NEOM gibi dev projelerde yaşanan yavaşlamalar, bütçe kısıtlamaları ve değişen hedefler, yatırım fonlarının etkisini azaltıyor. Ayrıca, turizm ve madencilik gibi alternatif sektörlere yönelik çeşitlendirme politikaları gündemde artan bir önem kazanıyor. Suudi Arabistan’da reform sürecinin ekonomi politiğini masaya yatıran Sabah gazetesi yazarı Gökhan Ereli, şunları kaydediyor:
"Suudi Arabistan'da 2017 yılında Muhammed bin Selman'ın Veliaht Prens ilan edilmesi ile birlikte gerçekleştirilmeye başlanan reformlar, ülkenin ekonomi politiği ve siyaseti açısından son yıllarda sürekli gündemde olan konuların başında gelmektedir. Aslına bakıldığında sadece ekonomi projeleri ile gündeme gelen reform programları, siyasal ve sosyal veçheleri bünyesinde barındırmaktadır. Son dönemde ise bu reform programlarında belirli hedef küçültmelerin ve yavaşlamaların olduğu gündemdedir.
Muhammed bin Selman ile birlikte Suudi Arabistan'ın ekonomik kaynakların çeşitlendirilmesinin bir programa bağlanması, petrol-sonrası ekonomiye geçişin hızlandırılması amacıyla "Vizyon 2030" girişimi duyurulmuştu. Bu girişimin içerisinde Kızıldeniz kıyısındaki Tebuk bölgesinde sıfırdan inşa edilmeye başlanan ve teknolojik inovasyonların merkezi olacak mega şehir "NEOM" projesi de yer almaktaydı. Yine bununla birlikte öne çıkan projeler olarak Riyad yakınlarında inşa edilmekte olan eğlence, spor ve sanat merkezi "Qiddiya", Kızıldeniz kıyısında yer alan bir turizm geliştirme projesi olan Kızıldeniz Projesi, lüks turizm ve sağlık projesi olarak tasarlanan bir kompleks olan "Amaala" ve enerji sektörü için entegre bir endüstriyel şehir olan Kral Selman Enerji Parkı (SPARK) sıralanabilir. Bir diğer proje ise Diriye'nin Suudi tarihindeki önemini vurgulamak için inşa edilecek olan Diriye Kapısı (Diriyah Gate) projesidir. Bu proje ile de kültürel mirasın korunması ve turizmin teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. Bütün bunların yanında Suudi Arabistan geçtiğimiz yıllardan bu yana, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, doğrudan yabancı yatırımların (FDI) teşvik edilmesi gibi hususlarda çalışmalar yürütmektedir.
Söz konusu ekonomik reformların yanında 2017 yılından bu yana Suudi Arabistan'da NAZAHA (Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu) kurumu üzerinden yürütülen yolsuzluk operasyonları devam ediyor. 2017 yılında Ritz Carlton otelini içeren hadiseler de bu operasyonların bir parçasıydı. Aynı zamanda Muhammed bin Selman, ülkedeki Vehhabi ulemanın etkisini azaltmak ve Suudi ulusal kimliğini inşa etme amacıyla ülkenin kuruluş tarihini 1744 gibi bir tarihten, 1727'ye geri almış ve yeni bir Suudi Arabistan bayrağı tasarlatmıştı. 1727, Muhammed ibn Suud'un Diriye'de liderlik yapmaya başladığı tarihi ifade ederken, Suud'un tarihinin Muhammed ibn Abdulvehhab ile 1744 yılındaki anlaşmadan daha geriye gittiği vurgulamaktadır.
Bütün bunların yanında sinema salonlarının yeniden açılması, konser ve eğlence etkinliklerinin düzenlenmesi, birçok uluslararası üne sahip isim ve grubun Suudi Arabistan'ı bu açıdan ziyaret etmesi, ülkedeki sosyal reformları da hareketlendiren gelişmeler olmuştu. Bu sayede ise Suudi Arabistan, geleneksel muhafazakar yapının yerini daha liberal ve açık bir toplum anlayışını yerleştirmeye çalışmış ve bu sosyal reformların temelini oluşturmuştu.
Öte yandan bu süreç içerisinde Suudi Arabistan'daki dini elit, özellikle sosyal ve kültürel reformlar karşısında temkinli ve belirli dönemlerde sınırlı şekilde muhalif bir tutum sergilemekten kaçınmadı. Kadın hakları konusundaki ilerlemeler, Vehhabi ulemânın eleştirilerinin merkezinde yer aldı. Reformist olarak nitelenebilecek dini figürler ise Muhammed bin Selman'ın yanında yer alarak, dini ve toplumsal yaşamın modernleşmesi gerektiği düşüncesine destek verdiler.
Suudi Arabistan'da son yıllarda devam eden reform politikalarının ilk amacı Suudi Arabistan ekonomisini, siyasetini ve toplumunu yeniden dizayn etmek olarak ortaya çıkarken, bütün bu amaçların Suudi siyaseti ile ilgili olduğu görülmektedir. Dolayısıyla burada reformların bir diğer kritik boyutu ise Suudi Arabistan'ın uluslararası ilişkileridir. Bu çerçevede 2008 yılından itibaren doğrudan yabancı yatırımların çekilmesi hususunda Suudi Arabistan ile BAE arasında bir ekonomik rekabet söz konusudur. Bu mesele, Suudi Arabistan'ın ekonomik/sosyal/siyasal reformlarını sadece iç politika ile ilgili değil, aynı zamanda dış politika ile ilgili olduğunu da gösteriyor.
Sadece bu konu da değil, iki ülke arasındaki OPEC+ platformundaki üretim kesintileri konusundaki, Kamu Varlık Fonları (Sovereign Wealth Funds-SWFs) ve Yatırım Fonları (Investment Funds-IFs) aracılığıyla yapılan yatırımların benzeşmesi ve yine Serbest Ekonomik Bölgelerde (Economic Free Zones-EFZs) ticaret kolaylıklarının sağladığı finansal getiriler konusunda anlaşmazlıklar ve rekabet bulunmaktadır. Tabii bununla birlikte Suudi Arabistan'ın reform politikalarını sadece BAE ile girilen ekonomik rekabeti değil, Körfez ekonomi politiğindeki mücadeleyi akılda tutarak planlayıp devam ettirmeye çalıştığını söyleyebiliriz.
Bütün bu arka plana dayanarak, son dönemlerde Suudi reform politikalarının gerçekleştirildiği projelerin birtakım sıkıntılar içerisinde olduğu geleneksel medyaya yansıyanlar arasında. Bu sıkıntılı süreçlerin bir tanesi mega şehir projesi NEOM ile ilgili. Son dönemde NEOM içerisinde yer alacağı duyurulan 1,5 trilyon dolarlık maliyetli The Line şehir projesi temelde bütçe kısıtlamaları sebebiyle yavaşlama ve küçülme kararı aldı. Bu çerçevede proje finansmanının gerçekleştiği kamu varlık fonu ve yatırım fonları gibi finansal enstrümanlardaki nakit akış hızının yavaşlaması, projenin yavaşlatılmasını da gerektiriyor. Aynı zamanda projeden tam olarak ne beklendiğini değişkenlik göstermesi de projenin yavaşlamasına sebep olmaktadır
Aynı zamanda bu konudaki yavaşlama ve vites küçültmeye neden olan en önemli faktörlerden bir tanesinin The Line ve NEOM projelerinin bir bütün olarak fizibilitesi hakkındaki şüphelerdir. Projelerin maliyetlerinin boyutu ve aynı zamanda yapılabilirlikleri, uzun dönemdir sorgulanan ve sonunda karşılık bulmuş eleştiri ve görüşler olarak gündemdedir. Bir diğer nokta ise mega-şehir projeleri yerine ekonomik kaynakların çeşitlendirilmesi politikaları çerçevesinde yatırım yapacak daha elzem alanların oluşudur. Madencilik, turizm ve eğlence sektörü bu noktada öne çıkan ve Suudi Arabistan'ın sürdürülebilir kalkınmasını destekleyeceği düşünülen sektörlerdir.
Son dönemdeki gelişmelerden anlaşıldığı üzere Suudi Arabistan'daki kapsamlı ekonomik, siyasi ve sosyal reformlar beklenenin ötesinde bir karmaşıklık meydana getirmektedir. Mega şehir projeleri gibi büyük ölçekli girişimlerde yaşanan finansal zorluklar ve bütçe kısıtlamaları, bu reformların bir bütün olarak sürdürülebilirliğini sorgulatmaktadır. Ayrıca halkın ve çeşitli dini grupların tepkilerinin, reform hareketlerinin sosyal dinamiklerini şekillendirdiğini ifade etmek gerekmektedir. Dolayısıyla bütün bu aşamada, Suudi Arabistan'da yapılan bu reform hareketinin hem ekonomik hem de siyasi istikrarın sağlanması için daha dikkatli bir stratejik planlama gerektirdiği görülmektedir."