Güneş gözlükleri, kombinlerimizi tamamlayan önemli moda aksesuarlarından biri. En ucuzunun bile pahalı sayıldığı, alım gücümüzün pek de parlak olmadığı şu günlerde her şey gibi kaliteli bir güneş gözlüğüne sahip olmak da lüks kategorisine giriyor ancak yine de olmazsa olmazımız olmalı. Bu yazımızda kalitesiz ve replika ürünlerin aslında göz sağlığı açısından ne kadar tehlikeli olabileceğini anlatıyoruz.
 
Gözlük alırken çerçevesinin, renginin kombinimize ve yüzümüze ne kadar yakıştığını düşünmekten göz sağlığımıza etkisi üzerinde pek durmuyoruz. Piyasada, UV ışınlarından korumada yetersiz, kaliteli olmayan sahte güneş gözlükleri çok yaygın bir şekilde bulunuyor. Ucuz gözlüklerin sebep olduğu göz hastalıklarından önce, UV ışınları nedir ve neden zararlıdır kısaca buna bir göz atalım.
 
Gözlerdeki en büyük hasara UVA ışınları sebep oluyor 100-400 nanometre frekans aralığında yeryüzüne ulaşan morötesi dalga boylarına Ultraviyole adı veriliyor. UVA, UVB ve UVC olmak üzere 3 tip UV ışını bulunuyor. Bu ışınlardan en tehlikeli olanları UVA ve UVB ışınları; ciltte, deri altı tabakalarında, göz çevresi ve gözün içinde geçici ve kalıcı hasarlara yol açıyorlar. UVA uzun, UVB daha kısa dalga boyları olarak adlandırılıyor. UVB ışınları tıpkı güneş ışınlarının cilt yüzeyinde yarattığı etki gibi ulaşabildiği yerler sınırlı. UVA ışınları ise derinin alt tabakalarına kadar ilerleyip asıl büyük hasarı yaratıp DNA yapısını bozduğu için bazı göz hastalıklarına sebep oluyor.
 
Güneş gözlüğü kullanmazsak yaşayacağımız göz problemleri: UVA ışınları gözün arkasındaki maküla noktası (sarı nokta) ve retinada, UVB ışınlarıysa gözün ön kısmındaki kornea, iris ve ışığın retinaya düşmesini sağlayan göz bebeğinde hasara yol açıyor. UVB ışınları ilk etapta korneada yanma, batma, kaşıntı, kanlanma, kuruluk, ağrı gibi kısa vadeli göz rahatsızlıklarına yol açabiliyor. UV ışınlarının yol açtığı birikimli hasarlardan bazıları şu şekilde:
 
Makula hasarı sonucu oluşan sarı nokta hastalığı Retinada gözün arka kısmındaki sarı noktadaki meydana gelen hasara bağlı bir hastalıktır. Sarı nokta hastalığının makula hasarı olarak da bilinir. Sarı noktada (makula) atık madde birikmesi sonucunda ortaya çıkan bu hastalık, tedavi edilmezse ilerleyen yaşlarda körlüğe sebep olabilir.
 
Gözün içinde büyüyen bir et parçası: Pterjium Korneayı çevreleyen beyaz zardaki (sklera) damar ve bağ dokuların kalınlaşmasıyla ortaya çıkan bir göz hastalığıdır. Pterjium yani göz eti büyümesi, halk arasında "kuş kanadı" olarak da anılır. Hastalarda ışığa aşırı duyarlılık belirtiler arasındadır.
 
Çıplak gözle Güneş tutulması izlemenin sonucu: Solar retinopati Doğrudan UV ışınlarına maruz kalan ve nadir olarak çıplak gözle izlenen Güneş tutulmalarından sonra şiddetli ışınların gözün iç kısmında bulunan dokulara hasar vermesi sonucu oluşan hastalıktır.
 
UV ışınlarının iyi ve kötü huylu yansımaları: Göz kapağı tümörleri Tıpkı vücudumuzun tamamında oluşan DNA hasarı gibi göz kapağımızdaki deri de UV ışınlarına maruz kalır. Bunun sonucunda oluşan birkimli hasarlara dayalı göz tümörlerinin iyi ve kötü huylu çeşitleri vardır. Göz merceği hasarı: Katarakt Görevi retinaya görüntüyü iletmek olan göz merceğimizin (lens) saydamlığını yitirmesi sonucu oluşan bir göz hastalığıdır. Lens zamanla ışığı ve görüntüyü retinaya iletemez. Katarakt her ne kadar yaşlanmaya bağlı bir hastalık olarak anılsa da zamanla ışınların yarattığı birikimli hasarın da etkisi büyüktür.

Işığa duyarlı gözlerin korkulu rüyası: Göz alerjileri Gözde kızarıklık, yanma, batma, gözden yaş gelmesi gibi tipik belirtileri olan göz alerjilerinin güneş ışığı, toz, hayvan tüyü ve havada bulunan alerjenler neden olabilir. Güneş ışınları insanların gözünde hassasiyet yarattığından bu göz rahatsızlığındaki payı da fazladır. Polarize edilmiş iyi kalite bir gözlük camı UV ışınlarını yansıtacağından dolayı ışınlar gözün içine sızmıyor ve gözün yapısında bozulmalara sebep olmuyor. Ancak sıradan ve kalitesiz bir gözlük camı UV ışınlarından korumada pek de yeterli değil. Toplumda sıradan bir gözlük camı ne kadar koyu renkli olursa ışınları o kadar az geçirdiğine dair bir yanılgı mevcut. Aksine göz bebeği yeterince ışık algılayamadığında büyür ve sıradan cam yeterli koruma işlevi görmediğinden gözün içine daha fazla zararlı ışın girmiş olur. Bu da uzun vadede daha büyük göz hastalıkları demek. Yani bir güneş gözlüğünün koyu renk olması yeterince koruduğu anlamına gelmiyor. Güneş gözlüklerinin cam rengi kullanıldığı yere ve amaca göre değişiklik gösterbilir. Örnekle anlatalım. Orman içinde kamp yapan birilerini düşünelim. Aşırı yeşil rengin bulunduğu bir ortamda bunu nötrleyecek bir cam rengi gözleri daha az yorar ve daha rahat bir görüş sağlar. Sömestr tatilinde Uludağ’a kayak yapmaya giden birini ele alalım. Her yer alabildiğine karla kaplı. Beyaz yansıtıcı bir yüzey olduğu için bu daha fazla UV ışını demek. Evet karların olduğu mevsimde bile. Bu nedenle iyi polarize edilmiş ve en az UV 400 korumalı olduğu tescillenmiş CE (Conformité Européene) sertifikalı güneş gözlüğü kullanmalıyız.

 

KAYNAK:yeniakit.com