Havacılık dünyasında devrim yaratacak bir gelişme yaşandı. Yakın gelecekte uçakların arkasında bıraktığı o beyaz izler, yani kondensasyon izleri, artık olmayacak.
SAF (Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı), yenilenebilir kaynaklardan elde edilen ve geleneksel fosil yakıtlarla karıştırılarak kullanılan bir yakıt türü. Kullanılmış yemeklik yağlar, gıda artıkları gibi malzemelerden üretiliyor. Şu anda tüm uçaklar yüzde 50 SAF ve yüzde 50 fosil yakıt karışımıyla uçabiliyor. Amaç, 2030 yılına kadar tüm uçakların yüzde 100 SAF ile uçabilmesini sağlamak. Yani, gökyüzünde daha az beyaz izler ve daha temiz bir çevre demek oluyor.
Airbus, Rolls-Royce, Alman Havacılık ve Uzay Merkezi (DLR) ve SAF üreticisi Neste, ECLIF3 adlı ortak çalışmada SAF’in performansını ve iklim üzerindeki etkilerini inceledi. Çalışmada, tamamen SAF ile çalışan Airbus A350 uçaklar kullanıldı.
Sonuçlar gerçekten etkileyici: SAF kullanımı, uçaklar tarafından bırakılan beyaz izler içindeki buz kristallerinin oluşumunu yüzde 56 oranında azaltarak, bu beyaz izlerin iklim üzerindeki olumsuz etkilerini yüzde 26 oranında düşürdü.
SAF’in üretiminde birkaç başarılı yöntem var: HEFA (Hidrotrated Esters and Fatty Acids) yöntemi, bitkisel yağlar ve kullanılmış yağlardan yakıt üretiyor. Alcohol to Jet (AtJ) yöntemi, etanol ve izobütanol gibi alkolleri SAF’e dönüştürüyor. Son olarak eFuels, yeşil hidrojen ve karbondioksiti kullanarak sentetik yakıtlar üretiyor. Bu yöntemler, SAF’in daha yaygın ve erişilebilir olmasını sağlıyor.
Uçaklar tarafından bırakılan beyaz Kondensasyon izler, iklim değişikliğine katkıda bulunan unsurlardan biri. SAF kullanımı, bu izlerin oluşumunu azaltarak iklim değişikliği ile mücadelede önemli bir rol oynayabilir. Çalışmalar, SAF’in yalnızca karbon ayak izini azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda iklim değişikliği üzerindeki etkilerini de hafiflettiğini gösteriyor.