VBKY’nin felsefe kitaplığı, Michael Losonsky’nin yazdığı, “Locke’tan Derrida’ya Dil Felsefesi” kitabıyla genişlemeye devam ediyor. 19. yüzyılda felsefi tartışmaların odağının bilginin kendisinden, bilginin dile getirilişiyle ilgili meselelere kayması, aynı şekilde felsefi problemler olarak karşımıza çıkan şeylerin esasında dilin yapısının yanlış anlaşılmasına dayandığı fikri, modern felsefi düşünce üzerinde dönüştürücü bir etkiye sahiptir. İşte Losonsky’nin Locke’tan Derrida’ya Dil Felsefesi kitabı da bu düşüncelerin gelişiminin izini sürüyor. Dilsel dönüşlerin (linguistic turns) felsefi düşüncenin temel alanlarına, özellikle epistemoloji, metafizik ve anlam teorisine olan etkilerini tarihsel ve kavramsal bir bağlamda analiz eden Losonsky, dilin felsefi problemlerin yeniden tanımlanmasındaki merkezi rolünü vurguluyor. Modern dil felsefesi kadar modern mantığın tarihçesi bakımından da temel bir başvuru kaynağı olan Losonsky’nin bu çalışması ayrıca özgün tezleriyle ve argümanlarıyla, felsefi bir araştırmanın nasıl sunulması gerektiğine dair bir model de ortaya koyuyor.

Kitaptan:

“Bu kitap modern felsefe tarihindeki dile dönüşlerin ve Locke’tan Wittgenstein’a dil felsefesinin gelişiminin izini sürüyor. Leibniz, Mill, Frege, Russell, Wittgenstein, Austin, Quine ve Davidson gibi kanonik figürlerin yanı sıra Condillac, Humboldt, Chomsky ve Derrida’nın katkılarını inceliyor. Michael Losonsky dil felsefesinin, Locke’un “İnsanın Anlama Yetisi Üzerine bir Deneme” (Essay Concerning Human Understanding) adlı eseriyle başladığını savunuyor. Modern dönemde dil felsefesi tarihinin dile ilişkin formel ve pragmatik bakış açıları arasında nasıl bir dikotomi ile damgalandığını ve modern felsefenin insan dilinin bu iki yönünü bütünleştiremediğini ortaya koyuyor.”