Türkiye'nin hava alanında bir tane araç üretemezken bugün milli savunma sanayisinde dünyanın sayılı ülkelerinden biri olduğuna dikkat çeken Kurtulmuş, 'Piyade tüfeğinin kurşununu üretemeyen bir Türkiye'den hayranlıkla izlendiği bir konuma gelinmiştir. Dolayısıyla bu kadar büyük imkan ve fırsatları olan Türkiye için önümüzdeki dönem, çok kutupluluğun nimetlerinden istifade edeceği bir dönem olacak. Bu süre içerisinde hem siyaset hem de akademi dünyamızın en önemli sorumluluklarından birisi yeni oluşacak dünya sisteminin insani, hakkaniyetli ve adil bir şekilde oluşması için fikir üretmek ve teklifleri ortaya sunmaktır. Bugün dünya, iklim değişikliklerinden çatışmalara, işgallere, küresel ölçekte dünyanın her tarafını ilgilendiren göçmen krizlerinden, yabancı düşmanlığına, İslam karşıtlığına kadar, çok alanda, yoğun problemlerle boğuşmaktadır. Bu süreç içerisinde bütün sorunlarla ilgili küresel bir kurum mevcuttur. Dünyada açlığı, kıtlığı önlemek için FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) diye bir kuruluş vardır ama maalesef sadece kağıt üzerinde bir kuruluştur. Dünyada göçmen meselesini halletmek için Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) diye bir kuruluş var ama bu kurum dünyadaki göçmen meselesini halledebilecek en ufak bir imkana sahip değildir. İklim krizleriyle ilgili anlaşmalar, organizasyonlar vardır ama hiçbir sorun neredeyse ele alınamamaktadır. Ayrıca dünyada barışın sağlanması için Birleşmiş Milletler diye kocaman bir bina ve o Birleşmiş Milletler'in içerisinde muhteşem bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi vardır. Fakat Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir çatışmayı önleyememektedir. Ayrıca bu çatışma bölgelerine gitsinler diye birtakım Birleşmiş Milletler Barış Gücü misyonları vardır. Bunların da çoğu hemen hemen işlevsiz, kontrolsüz bir hale gelmiştir. Uluslararası Adalet Divanı vardır. En son İsrail'in Gazze'de yapmış olduğu soykırım Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından Uluslararası Adalet Divanı'na taşındı. Türkiye olarak biz de o davaya müdahiliz. Oradan İsrail aleyhine birtakım kararlar çıkmasına rağmen uygulanabildi mi? Bütün bu kurumların hemen hepsi maalesef uygulamalarında başarısız olan, işlevleri ortadan kalkmış birtakım kurumlar haline gelmiştir' diye konuştu.

Uluslararası kurumların başarılı bir şekilde devam edebilmeleri için üç tane temel şartı yerine getirmeleri gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

'Bunlardan birincisi kendi alanlarında istikrarlı bir şekilde faaliyetlerini sürdürmeleri. İkincisiyse meşruiyet sahibi olmalarıdır. Herkese eşit davranan, herkese karşı adil davranan bir meşruiyet içerisinde hareket etmeleridir. Üçüncüsüyse etki alanlarındaki insanlara, bütün insanlığa güvence sunabilmeleridir. Bu kurumlardan hangisi istikrarlıdır? Hangisinin meşruiyeti vardır? Hangisinin insanoğluna herhangi bir güvence verdiği görülmüştür? Gazze, insanlık tarihinin dönüm noktalarından birisidir. İddialı bir şekilde söylüyorum ki bundan sonra ne uluslararası sistem eskisi gibi devam edecek ne İsrail bu şekilde saldırganlıklarını sürdürebilecek ne de Filistin davası bu haliyle devam edecektir. Filistin davası için yeni bir dönem başlamıştır. İsrail için de yeni bir dönem başlamıştır ama hepsinden önemlisi dünya için yeni bir dönemin kurulması artık kaçınılmaz olarak ihtiyaç haline gelmiştir. 7 Ekim'de İsrail'in yoğun saldırılarından sonra, 14-15 uluslararası toplantıya katıldım. Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim; başlangıçta ülkelerin bir kısmı İsrail'den daha fazla İsrail'i savunurken; şimdi bu soykırım, bu insanlık suçları, bardağı taşırmış olan bu katliamlar hiç kimsenin savunamayacağı bir noktaya geldi. Cumhurbaşkanımız bütün bunları uluslararası platformlarda söylerken belki çok fazla taraftar bulmuyordu ama 14 ay sonunda geldiğimiz noktada bizim açıktan söylediklerimiz karşısında takdirlerini ve tebriklerini ifade ediyorlar.'

Katıldığı uluslararası bir oturuma değinen Kurtulmuş, 'İsrail'in Birleşmiş Milletler üyeliğinin askıya alınmasının konuşulma hakkı gelmiştir' dedim. Ancak Türkiye'nin temsilcisi bunu söyleyebilir. Ancak böylesine büyük bir antiemperyalist mücadelenin içinden geçen bir milletin evladı bunu söyleyebilir. Çoğu bizatihi toplandıktan sonra geldiler, tebrik ettiler. Dünyada yeni bir sistemin kurulmasının vakti gelmiştir. Türkiye öncü olacak ülkelerden birisidir. Türkiye'nin siyaseti ve akademisi bu konuda hayati tarihi rolü oynayacak. Yeni bir dünya sistemi kurulacaksa dört tane temel noktayı ifade etmek istiyorum. Yeni bir dünya kurulacaksa şu andaki sistemin en temel yanılgılarından birisi olan güçlünün hakkını almak üzere kurulmuş olan bu uluslararası sistemin kodlarından mutlaka uzaklaşmak hatta bu konuları tamamen silmek, haklının hakkının alındığı ve teslim edildiği bir bakış açısının ortaya konulması lazım. Filistinlilere İsraillilerin yapmış olduğunun milyonda birini Filistin yapsaydı bütün dünya başlarına yıkılırdı. Çünkü öteki adamın İsrail hükümetine destekleri vardı. Gazze'de çok insan öldü. Hepimiz her gün seyrettiklerimizde, duyduklarımızda, haber aldıklarımızda kahroluyoruz. Artık sözün bittiği yer. Bugünkü küresel sistemin ikinci temel yanılgısı, dünya sistemini kuranlar sadece dünyayı değil bütün kainatı babalarının malı gibi görürler' dedi.

'Dünya hiç kimsenin, hiçbir milletin, hiçbir siyasetin, hiçbir ülkenin babasının malı değildir' diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:

'Dünya 8 milyar insanın ortak yeridir. Bize de mülk olarak verilmiş değil, mirasçı olarak devredilmiştir. İklim anlaşmalarından sonuç çıkmamasının temel nedenlerinden birisi budur. İklim sözleşmeleri üzerinden birtakım siyasi manevra yapanların önce şunun hesabını vermesi lazım. 'Kalkınma' adı altında dünyanın bütün imkanlarını sömürmek isteyen bu zihniyetin büyük payı vardır. Üçüncü temel meseleyse insanlar arasında bir eşitsizlik anlayışı söz konusudur. Irk ayrımcılığı, göçmen karşıtlığı ve bugün İsrail'in yaptığı saldırıların arkasındaki temel mesele insanlar arasında hiyerarşidir. Kendilerini birinci sınıf, diğerlerini ikinci, üçüncü sınıf görüyorlar. Yeni sistemden bahsedeceksek insanların yaradılışta eşitliği prensibini içselleştirmiş anlayışı ortaya koymak zorundayız. Yeni sistemin dördüncü temel ilkesi ise milletlerin, devletlerin egemenlikte eşitlik prensibi olmasıdır. Bir Afrika'daki ufak bir devletin herhangi bir Batılı ülkeden, egemenlik bakımından bir farkı yoktur, olmamalıdır. Hiçbir devlet bir diğerinden üstün değildir. Biz farklı bir milletiz. Hiçbir zaman emperyalizmin boyunluğuna girmedik. Şu İzmir'den düşmanı nasıl denize attığımızı, hangi yoğunluklarla attığımızı dün gibi hatırlıyoruz. Bu Anadolu topraklarına girdiğimizden bu yana hangi büyük güçlerle de mücadeleler verdiğimizi biliyoruz. Hiçbir zaman köleleştirilmedik. Hiçbir zaman emperyalizmin çizmesi altında kalmadık. Hiçbir zaman bu milletin asli evlatlarından başka kimseden ise emir almadık.'