Numan Kurtulmuş'un açıklamalarından bazı kısımlar şöyle:
"Referandumla birlikte sistem değişikliğine gidildi. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor. Uzunca bir süredir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ilgili birtakım revizyonların yapılabileceği iktidar tarafında da muhalefet tarafında da konuşuluyor. 50+1 gibi konuları münferit olarak ele almak yerine Anayasa değişikliği kapsamında bu ve benzeri konuların beraber tartışılması taraftarıyım.
Şahsen tercih edeceğim yöntem ve yol Anayasa tartışmaları içinde doğru zaman gelince bu konunun tartışılmasıdır.
Yaptığımız tartışmalar ülkemizin geleceğiyle ilgili. Anayasa yapma yetkisi Meclis'te. Hiçbir partinin tek başına Anayasa yapma gücü yok. Bir partinin Anayasası olmaz, milletin olur.
İttifak ile 50+1 aynı tartışma değil. Meclis'te grubu olan 6 siyasi parti var, 14 parti de temsil ediliyor. 28'inci dönemin en büyük avantajlarından biri. İttifakların olması işin akışının gereğidir.
Önce iklimin oluşturulması gerekiyor. Mühim olan partiler arasında müzakere ortamının oluşturulabilmesidir. Partilerin fikirleri A ve Z kadar zıt olabilir. Ama Türkiye'de yeni Anayasa çalışması fantezi değildir. Türkiye'deki bütün siyasi partilerin 12 Eylül Anayasa'sıyla sorunları vardır.
Daha önce 64 maddenin üzerinde partilerin uzlaştığı çalışmalar yapıldı. Önyargıları kenara bırakmamız gerekiyor. 'Anayasa müzakerelerine katılmayız' demenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Her partinin çalışmaları var. Bunların hepsi ortaya konulur.
Yapabilirsek bu benim değil, Meclis'in başarısı olur. Hiçbir partinin de meselesi değildir. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili düzeltme gereği varsa burada muhalefet partilerine de büyük görev düşüyor. Makul bir noktada konsensüs oluşursa bu noktalarda adımı atarak yolumuza devam ederiz.
Bu Meclis yeni bir anayasa yapma gücüne sahip değildir demek, 'yeni anayasayı sadece askerin dipçiğiyle yaparız' demekle eş değerdir.
Bu Meclis, Türkiye'de istediği Anayasa değişikliğini yapmaya muktedirdir. Sivil irade artık Türkiye'de sistemin sahibidir. Ne yaparsanız yapın, yüzde 100 herkesin kabul edeceği bir metin ortaya çıkmayabilir. Devlet eksenli değil, millet eksenli bir Anayasa'ya ihtiyaç var.
Bu tartışma mevcut Anayasa'dan kaynaklandığını görüyoruz. Meclis'in bu konuda tavrı belliydi. Yemin günü Meclis'te isminin okunması, komisyona seçilmesi Meclis'in tavrını ortaya koyuyor.
Hiçbir gücün TBMM'ye görev verme hakkı yoktur. TBMM, yasamanın merkezi olarak gerektiğinde Anayasa'yı değiştirecek güce sahiptir. Başından bunun için TBMM'nin tartışmanın tarafı olmaması için gayret sarf ediyorum. Hiç kimse TBMM'ye ödev vermeye kalkmasın. Yasama-yürütme-yargı birbirinden bağımsızdır. Ama yasama görevini üstelenen TBMM gerektiğinde yasaları değiştirecek tek güçtür.
Siyasetçilerin kullandıkları dile dikkat etmesi lazım. Türk de Kürt de Alevi de Sünni de birdir. Ayrımcılığı kabul etmek mümkün değildir. Etnik ve mezhebi konularda bütün siyasetçilerimizin uyanık olması gerektiğini tavsiye ederim.
Beş uluslararası toplantıya katıldık. Sürekli olarak bu konuyu gündeme taşıyoruz. 'İsrail'den fazla İsrailli' ülkeler tanımı abartılı değildir. Hatta bazı Meclis Başkanlarıyla görüşmede insanlık adına üzülüyorsunuz. Hastaneler bombalanıyor, bebekler ölüyor, ses çıkarmamız lazım' dedi. 'Nereden biliyoruz o hastaneye İsrail'in bombaladığını, belki Hamas bombaladı?' dedi. İsrailli yetkililer bile saldırıyı bu kadar pişkin savunamazdı.
İnşallah ateşkes kalıcı olur. Bundan sonra yapılması gerekenleri de 'insanlık cephesi' olarak hep beraber yapmamız lazım. Batı'ya kalsa bu ateşkes olmazdı. Sokağa çıkıp katliama tepki gösteren insanları tebrik ediyoruz. O sesler olmasaydı ateşkes olmayacaktı.
(Hamas, Filistin'de kalıcı çözümün aktörü olacak mı?) Bugün Hamas'ı konuşuyoruz, 20 sene evvel el Fetih'ten bahsediyorduk. Filistin direniş örgütleri bir sonuçtur. Bu işin dünü var. Orta Doğu'daki bu kadar dağınıklığın sonucunda İsrail çok ileri adımlar atmıştır. Ama bir de bunun önceki günü var. O da 1917'de başlar. Osmanlı o topraklardan çekilmek zorunda kalınca burada önce terör örgütleri kurdurulmuştur. Uzun dönemdir devam eden sorunun kalıcı çözümünü istiyor muyuz. İstiyorsak üç temel sorun çözülmelidir. 1967 sınırlarına bağlı tam manasıyla toprak bütünlüğü sağlanmış Filistin devleti kurulmalı. Yahudi yerleşimcilerin gasp ettikleri yerlerden sökülüp atılması ve Müslümanların kutsal mekanlarının korunması şarttır. Filistin bunun için direniyor. Çok ağır bedeller ödüyor. Ümit ederiz ki bu sorun çözülür.
Tarih boyunca dünya barışının kapısı Orta Doğu barışıdır. Bu sağlanmadan dünya barışı sağlanmaz.
İsrail'deki faşistler öyle görünüyor ki hazır burada bu kadar gücü varken işimizi bitirelim diye düşünüyor. Avrupa ülkelerinin verdiği siyasi desteği kesmesi lazım. Herkesin aklını başına toplaması lazım. Dünya zaten ateş çukurunun içinde. Eğer Orta Doğu'daki bu süreç devam eder, özellikle komşu ülkelere sıçrarsa, bu kadar ısınan suyun kimi yakacağı belli olmaz. Soykırıma varan bu katliamların durdurulması şarttır.
Türkiye, verdiği sözü yerine getirir ama muhataplarından da sorumluluklarını yerine getirmesini ister. Dışişleri Komisyonu kendi gündemi içinde meseleyi değerlendirecek, ondan sonra Genel Kurul'a gelecek. Meclis'te süreç kendi gündemi içinde işliyor."