Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, tüm dünyada en az 2.2 milyar, Türkiye'de ise yaklaşık 8.4 milyon kişide görme bozukluğu bulunuyor. Prof. Dr. Akçay, öncelikle, "Dünya Görme Günü'nde herkesi düzenli göz muayenelerini yaptırmaya ve en önemli duyu organımız olan gözlerimize daha fazla özen göstermeye davet ediyorum" diyerek, çağrıda bulundu.
 
Prof. Dr. Akçay, şunun altını özellikle çiziyor: "Vücudun dış etkenlere karşı en savunmasız organı olan gözler aynı zamanda çevreyi algılamada kullanılan en önemli duyuların da başında geliyor. Gözlerimiz, çevremizde gerçekleştirdiğimiz tüm etkileşimlerin yüzde 80'ini algılamamızı sağlıyor ve yaşam kalitesinin korunması açısından çok büyük önem taşıyor. Bu nedenle düzenli göz sağlık kontrolleriyle birçok hastalığın önüne geçilebiliriz ve erken teşhis ile bunları kontrol altına alabiliriz. 

Gözlerde görme kaybı ve körlüğe yol açan rahatsızlıklar ile ilgili de bilgiler paylaşan Prof. Dr. Akçay, "Gerekli önlemler alınmadığında görme duyusunu ve gözleri tehdit eden pek çok rahatsızlık bulunuyor.
 
Yapılan araştırmalara göre tüm dünyada görme kayıplarının ana sebebi olan rahatsızlıklar düzeltilmeyen kırma kusurları, katarakt, yaşa bağlı maküla dejenerasyonu, glokom ve diyabetik retinopati. Bu rahatsızlıklar arasında katarakt, düzeltilmeyen kırma kusurları ve glokom körlüğün de en önemli sebebi" dedi.
 
Görme kaybı ve körlük vakalarının toplumun farklı kesimleri üzerinde ciddi etkileri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Akçay, çocuklar, yaşlılar, iş gücü ve araç kullanıcılarının görme kayıplarının en büyük etkiyi yarattığı kesimler olarak öne çıktığını belirtti. Prof. Dr. Akçay, bunların yarattığı etkileri şöyle sıraladı:
 
Uzun vadede ciddi görme kayıpları çocuklarda okul performansında düşüşe neden olur. Ayrıca duygusal ve sosyal gelişimde problemler yaşanır. Ekonomik açıdan bakıldığında her yıl teşhis konulmamış görme kayıpları yüzünden yaşanan üretkenlik kayıpları yüz milyonlarca liralık bir zarar oluşmasına sebep olur. Görme problemleri sebebiyle potansiyelini kullanamayan ve bu sebeple iş bulamayanları da unutmamalıyız.
 
İlerleyen yaşlardaki göz problemleri ise günlük işleri halletmedeki zorluklardan, istenmeyen yaşanabilecek düşme ve yaralanma vakalarının oluşma sına kadar etki eder. Ülkemizde sıklıkla yaşanan trafik kazalarında da teşhis konulmayan görme problemlerinin etkisi büyük.

Prof. Dr. Akçay, bu hastalıkları şöyle sıraladı: Hastanın göz kapaklarına bakarak tiroit hastalığı teşhis edilebilir. Poliklinikte sadece göz kapağına bakarak tiroit hastası olabileceğini ve test yaptırmasını önerdiğimiz önemli bir hasta grubu var. Özellikle göz kapağı düşüklüğü, sarkması ve torba görünümü için estetik müdahale isteyen hastalara bu tanıyı koyabiliyoruz. Graves hastalığını da muayenede rahatlıkla tanıyabiliyoruz. Graves hastalarında da gözler öne doğru çıkık halk deyimi ile pörtlektir. Graves tanısı koyulmadan önce gelen hastalarda göz kapağının biri yukarı doğru kaçmış durumda olduğunu (buna göz kapağı retraksiyonu diyoruz) teşhis ediyoruz. Hashimoto ve graves hastalarında ayrıca ağır kuru göz hastalığı başlar ve graves de ayrıca kızarmış göz belirtileri vardır. Bu tür hastaların mutlaka kuru göz tedavisi olması gerekir. Diyabet yani şeker hastalığı da retina muayenesi ile anlaşılabilir. Retina da kanama odakları, görme merkezi olan sarı nokta yani maküla da sıvı toplanması, göz içine kanama görülebilir. Hatta hastanın diyabet rejimi yapıp yapmadığını bile göze bakarak anlayabiliriz.

 

KAYNAK:yeniakit.com