Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu sağlık muhabirleriyle bir araya geldi.
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun konuşmasındaki ve toplantının soru cevap bölümündeki detaylar şöyle:
“Türkiye de dâhil insanlara ‘Mutluluğun olmazsa olmazı en çok nedir?’ diye sorduklarında ilk parametre sağlık, biliyorsunuz, yani yüzde 65-70 üzerinde insanlar, olmazsa olmazı sağlık olarak tanımlıyorlar hayatlarında. Onun için biz de bu mutluluk kaynağının sağlık olduğunun bilinciyle hareket etmek zorundayız. İnsan hayatıyla ilişkiliyiz. İnsanın rengine, cinsine, fikrine bakmıyoruz sağlık hizmeti sunarken, herkese eşit ve insan olduğu için hizmet ediyoruz. Yaklaşımımız: Önce insan, insanın iyiliği diyoruz, toplumun iyiliği diyoruz, medeniyetin iyiliği diyoruz ve dünyanın iyiliği diyoruz. Bugün maalesef dünya biraz kötülük medeniyetinin, kötülüğün hâkim olduğu, birbirlerini insanların katlettiği, naklen yayınlarda 45 bin kişinin öldüğü bir dünyada yaşıyoruz. Biz iyilik tarafı olarak bunu düzeltmek için daha çok çalışmamız, birlikte hareket etmemiz, iyi tarafın bir arada hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onun için sağlıkla ilgili de daha iyisini nasıl yaparız konusunda çalışıyoruz. Hep beraber daha iyisini yapacağız.”
“Biz aile hekimliği ile ilgili de aile hekimliği destekleyeceğiz dedik başından beri. Çünkü aile hekimliği toplumun ilk başvuracağı ve en yakınındaki sağlık elçimiz, sağlık hizmeti sunduğumuz kapı. Onun için de aile hekimlikleriyle ilgili bir mevzuat, yönetmelik değişikliği yaptık. Bunun yanında 2025 senesinde yaklaşık bin tane hedefimiz yeni Aile Sağlığı Merkezi yapmak, onlara kurumsal kimlikle daha iyi hizmet verecek altyapı oluşturmak. Sağlıklı Hayat Merkezi hedefimiz de var, 100’ün üzerinde yapmak istiyoruz 2025 senesinde. Koruyucu hekimlik, temel sağlığın en önemli unsurudur. Mevzuatla ilgili de bazen dezenformasyon olabiliyor, yanlış algılar da olabiliyor. Burada şunu söylüyoruz, aile hekimine kayıtlı nüfusu 3 bin 500’e düşürerek hekimin kendisine kayıtlı kişilerin sağlıkla ilgili bütün parametrelerini takip etmesini, özellikle yaşlı grubu, şeker hastası, tansiyon hastası gibi grupları takip etmesini istiyoruz. Yanlış anlaşılma olmasın, biz aile hekimlerinin maaşlarını kesmiyoruz. Biz aile hekimlerine kendi nüfusunun sağlığına göre daha çok teşvik vermeye çalışıyoruz. Ve kendi nüfusunun hastalanmamasının temininde etkin rol almasını istiyoruz. Bu nedenle de biz kendisiyle kıyaslıyoruz aile hekimini. Eğer nüfusu, kendi sorumlu olduğu nüfusu bir önceki döneme göre daha sağlıklıysa bunu aile hekiminin başarısı olarak görüyoruz. Çünkü kendi sorumlu olduğu bölgedeki insanlar, kendilerine bakarsa, hastalanmazsa bunu sağlayacak kişinin aile hekimi olduğunu görüyoruz ve kişinin kendi sorumluluğunun olduğunu biliyoruz. Onun için bu konuda biz aile hekimlerine güveniyoruz, gelirlerinin de artacağını biliyoruz. Çalışan ve çalışmayan arasındaki farkın da net olmasını istiyoruz. Onun için teşvik vereceğiz, ilave vereceğiz, ücret vereceğiz aile hekimlerine. Bu konuda dezenformasyon olmasını arzu etmiyoruz.”
“Randevu konusunda bazı branşlarda sıkıntılar olduğunu biliyoruz, bunları en kısa zamanda çözeceğiz. Bugün yeni atama ve yer değiştirme yönetmeliği (Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik) yayımladık. Biliyorsunuz Türkiye’de hekim dağılımında 2002 senesinde en gelişmiş bölge ile gelişmemiş bölge arasında yedi kat fark vardı. Gelişmiş bölgelerimizde yedi kat fazla sağlık personeli vardı. Şu anda 2,5 kat farka düşürdük. Bunu daha aza düşürmek için böyle bir yönetmelik yayımladık.”
“Biz, Bakanlığımızın hizmetlerini komple check-up yapıyoruz. Yani denetleme usullerimizi, sağlık hizmetlerimizi yeniden yapılandırma aşamasındayız. Bu konuda malum yenidoğanla ilgili bir denetleme ve değerlenme bilimsel komisyonu oluşturduk. Tüm branşlarda bunu yapacağız: Acil, erişkin yoğunbakım, onkoloji gibi. Hizmet alanlarımızı kontrol ederek işleyişi daha etkin hâle nasıl getiririz konusunda çalışıyoruz.”
“Esasen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız bu konuda bir organizasyonla bize de sordular, tabii görüş verdik. İsteğe bağlı raporlar, malum bunlar ikinci ve üçüncü basamakta fiyatlandırmayla yapılıyor. Yani hastaneye gittiğiniz zaman bu raporları ücretli alıyorsunuz. Aile hekimleri bu raporları, ikinci ve üçüncü basamaktaki fiyatlandırması nasılsa onlardan daha ucuza verebilsin istediğimiz için uygunluk verdik. Bu fiyatlandırılmayan bir rapor değil, onu bilmenizi istiyorum. Sadece aile hekimliğinde yapılacaksa ondan da ücret alınmasını istiyoruz. Ücretler de aile hekimliğine ve aile sağlığı merkezlerinin fiziki yapısının düzeltilmesine harcanacak. Yani yeni bir ücret alınıyormuş gibi algılanmasın. Zaten ikinci ve üçüncü basamakta isteğe bağlı raporlar ücretlidir. Bu raporların aile hekimleri tarafından da verilmesini, verilirken ikinci ve üçüncü basamaktan belirli miktarda daha az alınmasını istiyoruz. Aile hekimliğiyle, birinci basamakla ikinci basamakla entegrasyonu sağlamak istiyoruz. Aile hekimliğinde çözülecek veya tedavi edilecek bir hastalığın ikinci ve üçüncü basamağa gitmeden çözülmesini arzu ediyoruz. Doğru yerde, doğru zamanda, etkin tedaviyi yapacak şekilde organizasyon yapmaya çalışıyoruz. Hasta eğer aile hekimliğinde tedavi edilecekse onun acil servise veya ikinci üçüncü basamağa gitmesine gerek olmasın. Aile hekimiyle şöyle bir yetki açıyoruz. Diyoruz ki sen kendi hastalarına randevu alabilirsin. Ve bütün hastanelerde yüzde 10 kontenjanı, MHRS kontenjanını bir gün önceki mesai bitimine kadar aile hekimine açıyoruz. Böylece aile hekimlerini kendi hastaları için hastanelerden randevu alabilir hâle getiriyoruz. Böylece entegrasyonu sağlayacağız. Önümüzdeki sene itibarıyla karşılıklı haberleşmeyi sağlayacak bir yapıyı inşa edeceğiz. Çünkü ikinci üçüncü basamakla, birinci basamağın entegrasyonu ve birbiriyle haberleşmesi çok önemli.”
Aile hekimlerine yönelik geleneksel ve tamamlayıcı tıp eğitimlerine yönelik soruya yanıt veren Sağlık Bakanı Memişoğlu, “Bu konuda ikincil mevzuatın olması lazım. İkincil mevzuatını çıkaracağız. İkincil mevzuatla birlikte eğitimleri de artıracağız. Bu konuda bir sıkıntı olmayacak. Geleneksel tıpla şu andaki tıbbın entegre olarak çalışması taraftarı olan bir mantıkla yaklaşıyoruz. İnsan sağlığına faydası olacak her türlü uygulamayı yapılabilir hâle getirmek için uğraşıyoruz. Bu konuda aile hekimlerinin daha etkin olması için böyle bir mevzuat çıkarıyoruz. Bunun ikincil mevzuatları da kanundan sonra çıkacaktır. Nasıl çalışılacak, nasıl bir sistem kurulacak bunlara bakacağız.” diye konuştu.
“Çıkacak olan yönetmelikler ve kanun ile temel sağlık hizmetlerinin, birinci basamak sağlık hizmetlerinin öncelikli olması için uğraşıyoruz. Aile hekimlerimizin kaygılarını anlıyorum. 5-6 ay geçtikten sonra çok daha iyi yerlerde olacağımızı düşünüyoruz. Uygulamadan sonra uygulamanın faydalı ve sıkıntılı yönlerini de görmüş olacağız. Öngörümüz, bu uygulamalar aile hekimliği sistemini daha etkin hâle getirecek ve sistemin odağına koyacak. Uygulamadan sonra gerekli takipleri yaparak iyi yönde revizelere de gidebiliriz.”
“İlaç yazamıyoruz şeklindeki dezenformasyonlara da cevap vermek istiyorum. Bir dönem içinde kendi hasta grubuna yazılan ilaç miktarı, önceki dönemde yazılan ilaç miktarı ile aynıysa veya daha azsa aile hekimine teşvik veriyoruz. Bir dönem önceye kıyasla kayıtlı nüfusun hastaneye gidiş sayısı aynıysa veya daha azsa bu aile hekiminin o nüfusu daha sağlıklı hâle getirdiği anlamına gelir. Bu noktada teşvik ve ek ödeme veriyoruz. Üstelik bu teşviki iki kat artırdık. Aile hekimine kendi nüfusundaki sağlık sorumluluğunu veriyoruz. Nüfusunu sağlıklı tutan aile hekimleri başarılı olmuş demektir. Hiçbir hekimin tedavi işleyişine müdahale etmeyiz ve ilaç yazmasına engel olmayız. ‘Biz ilaç yazamıyoruz, Bakanlık yasakladı’ deme niyetinin hoş olmadığını düşünüyorum.”
“Doğurganlık oranları konusunda sezaryenin bir ameliyat yöntemi olduğunu tekrar ediyor, bu konuda toplumumuzu bilgilendirmeye devam ediyoruz. Sosyoekonomik nedenler, şehirleşmenin etkileri ve ailenin küçülmesi gibi öne çıkan birçok husus doğurganlık oranını etkiliyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birlikte hep beraber bu konuyla mücadele ediyoruz. Primer sezaryen oranı Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı veriye göre 10 doğumdan yalnızca bir veya ikisinde olabilir. Ancak bizim primer sezaryen oranımız her iki doğumdan birinde olacak şekilde. Toplum sezaryeni bir doğum şekli olarak algılıyor.”
“Normal doğumu bütünsel olarak destekleyecek birçok parametreyi kullanmak zorundayız. Hastaneler, hekimler, anne adayları ve toplum ölçeğinde değerlendirmeler yaparak normal doğum konusundaki ön yargıları değiştirmemiz gerekiyor. Burada en duygusal olan anneler. Eğer anneleri iyi hazırlarsak, annelerin doğumla ilgili cesaretini artırırsak bu sorunların çözüleceğini düşünüyorum. Primer sezaryen oranının yüzde 20’nin üzerine çıktığı hastanelerle ilgili daha çok çalışacağız.”
“Özel hastaneler mevzuatını tamamen yeniliyoruz. Özel hastanelerde mevzuat açısından bazı değişikliklere ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Kamu hastaneleri, üniversite hastaneleri ve özel hastanelerin tamamı aynı standartta hizmet vermek zorunda. Aynı bilimsel çalışma ile aynı şekilde tedavi etmek zorunda. Özel hastanelerde çok iyi örnekler, dünya çapında yapılan ameliyatlar var. Sezaryen oranları noktasında özel ve kamu ayrımı yapmıyoruz. Primer sezaryen oranları ile ilgili incelemelerimiz doğrultusunda 2025’te daha etkin olacak, anne adaylarının normal doğuma teşvik edilmesi için çaba harcayacağız. Ebelerle ilgili teşvik edici unsurlar da getirmeyi planlıyoruz.”