Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Burada şunu büyük bir iftiharla söylemek isterim: Şehitlerimizin yakınlarının vakar, sabır ve metanetini gördükçe, nasıl asil bir milletin ferdi olduğumuzu çok daha iyi anlıyoruz.
Aynı şekilde TUSAŞ çalışanlarımızın, yaşadıkları terör saldırısına rağmen dik ve dirayetli duruşu, her türlü takdirin üzerindedir.
"Hainlere inat; daha fazla çalışacağız, daha fazla üreteceğiz" diyerek bu milletin yiğitliğini, cesaretini ve korkusuzluğunu tüm dünyaya bir daha gösteren TUSAŞ’ın siz kahramanlarına, Türkiye Cumhurbaşkanı olarak, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Buradaki her bir arkadaşımın şehitlerimizden devraldığı emaneti, layıkıyla taşıdıktan sonra inşallah gelecek nesillere çok daha güçlü bir şekilde devredeceğinden asla şüphe duymuyorum.
Şunun da bilinmesinde fayda görüyorum: Bu tür hain saldırılar, bizim terörle mücadeledeki azim ve kararlılığımızı asla kıramaz, geriletemez, bizi yolumuzdan geri çeviremez.
Ülkemize yönelik terör tehdidini kaynağında bertaraf etme noktasında asla rehavet içine girmeyiz. İster sınırlarımız içinde, ister sınırlarımız ötesinde olsun, nerede ülkemize yönelik bir tehdit unsuru tespit edersek, ortadan kaldırmaktan bizi kimse alıkoyamaz. Bunun için uhdemizde bulunan tüm imkanlardan, tüm araçlardan, terörü sona erdirecek her türlü vasıtayı devreye almaktan da çekinmeyiz.
Son yıllarda yeni terörle mücadele konseptimiz sayesinde bölücü terör örgütüne çok ağır darbeler indirdik. Sınırlarımız ötesinde yuvalanan teröristlere nefes aldırmıyoruz. Pençe-Kilit Harekatıyla Irak sınırımızın güvenliğini tahkim ediyoruz. Suriye’ye gerçekleştirdiğimiz operasyonlarımızla da güneyimizdeki terör yapılanmasını sınır şehirlerimizden uzaklaştırdık. Terörün olmadığı bir ülke ve bölge hedefimize ulaşana kadar, inşallah, bu mücadeleyi çok boyutlu şekilde devam ettireceğiz.
Elbette bunu yaparken, terör baronlarının ve onları taşeron olarak kullanan patronlarının oyununa gelmeyeceğiz. 40 yıllık tecrübemiz bize terörün asıl gayesinin milletimizin ezeli ve ebedi kardeşliğini dinamitlemek olduğunu öğretmiştir. Bunun önüne ancak, iç cephemizin mukavemetini artırarak geçebiliriz. 85 milyon birlik, beraberlik ve kardeşlik içinde asırlardır olduğu gibi inşallah daha nice yüzyıllar boyunca bu topraklarda yan yana barış ve huzur içinde yaşayacağız.
TUSAŞ çalışanlarımızın bir konuda gönüllerini ferah tutmalarını istiyorum. Bu tür kalleş ve hain eylemler, bölücü örgütün unutmayın son çırpınışlarıdır. Ne bölgemizin ne de ülkemizin geleceğinde teröre, şiddete asla yer yoktur ve olmayacaktır. Devletimiz katil sürülerinden de bunların tasmasını elinde tutan ağababalarından da daha güçlüdür; hepsinin hakkından gelecek, hepsini tepeleyecek kudret ve kuvvete Allah’ın izniyle ziyadesiyle sahiptir. Suriye ve Irak’taki terör yuvalarını bölücü alçakların başlarına geçirerek, şehitlerimizin kanını yerde koyamadık.
Şu an çatısı altında olduğumuz TUSAŞ, Türk savunma sanayinin nasıl badireler atlattığının, hangi zorluklarla, hangi engellerle karşılaştığının en canlı şahitlerinden biridir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Gazi Mustafa Kemal’in başlattığı sanayi hamlesinde savunma sanayimiz de bulunmaktaydı. Vecihi Hürkuş, Şakir Zümre, Nuri Demirağ, Nuri Killigil gibi müteşebbislerin gayretlerini bugün bile hayranlıkla hatırlıyoruz. Ancak bu vizyoner çabaların, içeriden ve dışarıdan birileri tarafından nasıl akamete uğratıldığını da hepimiz çok iyi biliyoruz.
Türkiye, çok erken başladığı, ilk etapta çok önemli mesafe de aldığı bu yarıştan maalesef kopartılmıştır. Savunma sanayii alanında ülkemiz neredeyse tamamen dışa bağımlı hale gelmiştir. Kıbrıs Barış Harekâtında, dışa bağımlı olmanın sakıncalarını hem de acı bir şekilde tecrübe ettik. Önce tehditle başlayan, ardından ambargoyla devam eden süreç, ülkemiz için kendi kendine yeten bir savunma sanayiinin önemini göstermişti.
Halkımızın desteğiyle kurulan silahlı kuvvetlerimizi güçlendirme vakıfları eliyle hayata geçen ASELSAN, TUSAŞ, HAVELSAN, sonrasında ROKETSAN gibi kurumlar bu sürecin ürünleridir. Merhum Erbakan Hocamızın bu kurumların ülkemize kazandırılmasında gerçekten emsalsiz katkıları olmuştur.
1985 yılında rahmetli Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı kuruldu. 2004 yılındaki Savunma Sanayii İcra Komitesi toplantısı, milli savunma sanayimiz açısından bir dönüm noktası teşkil etti. Bundan sonra dışarıdan hazır alımlar, bütün bunların yerine ihtiyacımız olan ürünleri yerli ve milli imkanlarla geliştirmeye, yerelden temin etmeye ağırlık verdik. Bunun müspet sonuçlarını da gördük ve görüyoruz.
Uyguladığımız politikalarla yüzde 20’lerde olan savunma sanayii yerlilik oranı, bugün yüzde 80’leri geçti. Nereden nereye… Bini aşkın yerli savunma sanayii projesi ve 100 milyar dolarlık proje portföyü ile bu alanda kendi kendine yeten bir ülke konumuna geldik. Savunma sanayiimiz 3 bin 500’ü aşkın firması ve 90 bini aşkın çalışanıyla Türkiye ekonomisine en yüksek katkıyı veren sektörler arasında yer alıyor.
İnsansız hava aracı pazarında dünyanın açık ara en büyük üreticisiyiz. 2018'den bu yana dünya genelindeki silahlı İHA satışlarının yüzde 65'ini TUSAŞ’ın aralarında olduğu Türk şirketleri gerçekleştirdi. Bakınız… Daha önce bize silah verenler, attığımız kurşunların çetelesini tutardı, kimi zaman da bunun hesabını sorardı.
Teröre karşı yürüttüğümüz mücadelede sürekli engellerle karşılaşırdık. Hamdolsun artık kendi geliştirdiğimiz silahları kullanarak tüm bu sorunları aştık, aşıyoruz. Artık İHA'mız var, SİHA'mız var, AKINCI'mız var, KIZILELMA'mız var… Milli güvenliğimize dair konularda adım atarken, artık kimsenin icazetini aramıyoruz. Artık sen ne dersin diye sormuyoruz. Tabii bununla yetinmeyeceğiz. Önümüzdeki dönemde İHA ve SİHA’ların yanı sıra, insansız ve otonom deniz araçlarından denizaltı platformlarına ve uçak gemilerine kadar çeşitli muharip deniz platformlarının geliştirilmesine ağırlık vereceğiz.
Katmanlı hava savunma sistemlerimizin güvenliğimiz açısından ne kadar hayati önemde olduğu bugün çok daha iyi anlaşılıyor. Terörist sızmaların engellenmesinden hasım unsurlardan gelebilecek taarruzların önlenmesine birçok asimetrik tehdidin bertaraf edilmesinde katmanlı hava savunma sistemlerimizin güçlendirilmesine ihtiyacımız var. Şimdi Çelik Kubbe'yi yapacağız. Bunlara bakarak bizde niye yok demeyeceğiz. Bu süreçte uzun menzilli füze kabiliyetlerimizi de artıracağız. Dosta güven aşılayan, düşmanlara korku salan bir caydırıcılığa ulaşıncaya kadar hiçbir alanı ihmal etmeden hep birlikte çalışacağız.
Onların 'Demir Kubbe'si varsa bizim de 'Çelik Kubbe'miz olacak. Bizde niye yok demeyeceğiz, bu süreçte uzun menzilli füze kabiliyetlerimizi de artıracağız.