Geçtiğimiz yıl eşi Şafak Mahmutyazıcıoğlu'nu kaybettikten sonra sessizliğe gömülen Ece Erken, aylar sonra ilk kez konuştu. Erken, eşiyle ilişkilerinin başladığı günlerden vefat ettiği geceye, ölümünden sonraki yaşadıklarına kadar samimi açıklamalar yaptı. Ece Erken, Sabah'ın sorularına bakın hangi yanıtları verdi...
Eşinizi kaybettiniz. Bu zor süreçte güçlü bir duruş sergiliyorsunuz...
Sosyal medya hesabıma da benzer mesajlar geliyor. Benimle aynı kaderi paylaşanlar bana destek mesajları gönderiyor. Bu beni daha da güçlü kıldı. Eşim öldüğü zaman kendimi sosyal medyadan da çekmedim. Şafak'ın katillerinin daha hızlı yakalanmasında sosyal medyanın oluşturduğu bu sinerji de etkili oldu. Şafak'la yaşadığım ilişki boyunca da bir sürü olumsuz şeyler yaşadım. O zaman da dik durdum. Allah'ım bu benim başıma niye geldi demedim hiç. Tevekkül ediyorum. Şafak ile her şeyin daha çok başındayken onu kaybettim. Yaşanabilecek en büyük acılardan biri. Cenaze sırasında evim doldu, taştı. Ama sonrasında gördüm ki bazıları programlarına malzeme toplamak için yani farklı amaçlardan dolayı gelmiş. Kullanıldığımı geç anladım. Artık kötü niyetlileri hayatımdan çıkardım.
Eşinizi böyle erken kaybedeceğinizi hissetmiş miydiniz?
Yeni yıla çok mutsuz girmiştim. Halbuki her şeyimiz yavaş yavaş yoluna giriyordu. Benim evime sığmıyorduk, yeni bir eve geçecektik. Şafak erken gideceğini hissetti ama... Şafak ile kıskançlıktan dolayı tartışmıştık. Ben de sinirlenip oğlum ve babamla birlikte Dubai'ye gittim. Şafak da benimle küs kalamazdı. Ardımdan o da geldi. Gelirken de "Bir gün ölürsem, senin kollarında ölmek istiyorum" diye yazdı. Bunu 18 Ocak'ta yazdı, 27 Ocak'ta da eşimi kaybettim. O gün toplantıya gitseydim benim kollarımda ölecekti belki de. Normalde Şafak'ın bütün toplantılarına da giderdim. Ama o gün gitmedim.
Son zamanlarında nasıldı peki Şafak Bey?
Çok iyiydi. Mutluydu. Şafak ölmeden bir-iki hafta önce tehditler alıyordu ama korkmuyordu. Şafak'ın rahmetli olduğu gün normalde biz Bodrum'a gidecektik. Kızların tatili uzayınca gidemedik. Kaderimiz böyleymiş. Katiller "Şafak bize küfür etti" diyor ama Şafak asla küfür eden biri değildi.
Eşiniz için varlıklı bir işadamı algısı vardı, öyle değil miydi?
Evet. İyi bir iş adamıydı. Ama varlıklı diye tanımlamak doğru değil. 'Ece zengin bir adamla evlendi' diyorlardı. Bu gerçeği yansıtmıyor. Biz tüm masrafları bölüşüyorduk. Benim evimde oturuyorduk zaten. Söylendiği gibi varlıklı olsa zaten benim evimde oturmazdık. Şafak'ın taşınmaz mülkü çoktu. Şafak hem ailesine hem de çevresine maddi olarak bakıyordu. Ben ise maddi olarak ondan beklenti içinde hiçbir zaman olmadım.
Mesela bir olay anlatayım, 14 Aralık 2020'de ben Amerika'daydım. O sırada da Şafak'ın eski eşi ilk kez çalışmak istemiş, ev dekorasyonuyla ilgili bir şey yapacakmış. O dönem Şafak'ın durumu yoktu, bana sordu, "Ben sana veririm" dedim ve 10 bin dolar yolladım şoförüyle. Ben o parayı geri almadım zaten aramızda böyle şeylerin konusu bile geçmezdi.
Eşinizi kaybettikten sonra parayla ilgili konular gündeme geldi...
"Evleri talan edildi"
Benim maddi olarak ondan hiçbir zaman beklentim olmamıştı. Olmadığını da onu kaybettikten sonra kamuoyu gördü. Ama acı olan şu ki, öldüğünün birinci haftası mirasçılar tarafından Şafak'ın evleri talan edildi. Tüm evlerinde beyaz eşyaya kadar almışlar. Evleri kiraya verdiler. Mirasçısı olduğum için bana para teklifinde bile bulundular. Asla bunu kabul etmedim. Bu teklif üzerine mirası reddetmeye karar verdim. Çok acı.
Onlar Şafak'a sülük gibi yapışmışlardı, ölümünden sonra da onun üzerinden bu yaşamlarını devam ettirmek istiyorlar. Ben Şafak ile olmak için çok bedel ödemiş bir kadınım. Evli adamla beraber diye haberlerim ilk çıktığı gün ben boşanma belgesini yayınlayacaktım. Ama Şafak o dönem çalıştığım kanala gelip, beni ve yönetime kadar herkesi yayınlamamam için ikna etti. İyi ki de öyle olmuş çünkü Şafak sahte boşanma belgesi vererek bana boşandığını söylemişti. Ben de ona inandım. Sonrasında bunun sahte olduğunu anladığımda, bunu kamuoyu ile paylaşsaydım Şafak'ın avukatlığı elinden alınırdı, çocuklarıyla da sorun da yaşardı. Bunu zamanında yapmadım, sonra da zaten geç oldu.
Eşiniz için hukuk mücadelesi veriyorsunuz...
Mücadelemi sonuna kadar da vereceğim. Ama bu süreçte tek başımayım. Benim ağrıma giden Şafak'ın aslında bu kadar yalnız olduğunu görmem. Bu çok acı. Mağdur olan eşimin, yıllardır baktığı, beslediği, her şeyiyle ilgilendiği yakın çevresi ne mahkemeye ne de sonrasında destek oldu. Katillerin bile kapıda, anası, babası, akrabaları bekliyor. Şafak gerçekten çok yalnızmış. Mahkemede tek konuşan ve Şafak'ın hakkını savunan benim avukatım. Karşımızda katillerin avukatları var, 20-30 kişi, bunlara karşı ben ve avukatım Şafak'ın hakkını savunuyoruz
Ailesinden başka gelen var mı?
Abisi geliyor ama konuşmuyor. İlk duruşmada konuştu sadece. "Şafak çok alkol alırdı ve küfürbazdı" demiş, asla değil. Zaten Şafak ile yıllardır görüşmüyordu. Küslerdi, ben barıştırmıştım.
"Başından beri bu ilişkide kandırılan taraf bendim"
Boşandığını düşündüğünüz insanla aynı evde yaşıyorsunuz. Kavga ediyorsunuz ve o boşandı diye düşündüğünüz eşinin evine gidiyor. Delirdim tabii. Ben aynayı da kırarım o sinirle, camını da... Aşkın gözü kördür derler ya. Ben ne diyorsa inanıyordum. Yani o gece onu aradım ama açmadı. O yüzden eve gittim. Eğer konuşsaydık arabasını kapının önünde gördüğüm halde, "Ben orada değilim" diyerek beni inandırırdı. Aynayı kırarak da kendime göre delil bıraktım aslında.
Çocuğumun dişi ağrıdığı için gittim dedi sonrasında. Gece zaten eve geldi. Şafak ile çok büyük bir aşk yaşadım ama çok da acı çektim. Aslında başından beri bu ilişkide kandırılan taraf, mağdur olan taraf bendim. Ayna kırma görüntülerini de sonrasında öğrendiğim kadarıyla Şafak eski eşinin babasına vermiş. Eski eşinin de bunu kamuoyuyla paylaşmasından sonra ondan ayrıldım.
Şafak bunu beni yalnızlaştırıp, sadece ona kalma isteğinden dolayı yapmıştı. Yani onunla barışmam için görüntüleri araç olarak kullandı. Bu görüntüler basına sızınca da barıştık. Şafak amacına ulaşmıştı. Hem yalnız kaldım hem işimden ayrılmak zorunda kaldım. Görüntülerin çıktığı gün barıştık ve beni Bodrum'a götürdü.
Normalde eşinizin toplantılarına hep gittiğini söylediniz. O gece neden yanında değildiniz?
Fikret Orman'ı sevmediğim için gitmedim. Fikret Orman kendine ait düşünceleri, Şafak'a dayatıp, ona söyletiyordu. Buna çok şahit olduğum için onu sevmiyordum. O günkü toplantıyı da Fikret Orman istemiş. Bundan dolayı da gitmedim. Eğer gitseydim yanımda Eymen de olurdu. Benim için çok daha büyük bir felaket olurdu. O gün Şafak'la gece 12.00'de konuştuk. Sesi çok mutluydu, "Aşkım geliyorum, geliyorum bitanem" dedi ama gece yarım oldu gelmedi.
Ben de sinirlendim. Israrla onu görüntülü aramaya başladım. O sırada katillerle masada oturuyormuş. Gece 12.35'te de vurulmuş. Olaydan kısa bir süre sonra da şoförü aradı ve "Yenge biz vurulduk" dedi. Sonrasında ölüm haberini aldım. Öldü dedikleri anda yıkıldım. Onun son halini görmedim, görmek istemedim. Hastaneye gittiğimde abisi ve birkaç adam vardı. Ama ben tek başıma kaldım. Abisi sonra beni şoförüyle eve gönderdi.
Bir daha evlenmeyi düşünüyor musunuz?
Büyük konuşmayayım ama hayır. Şafak'ı kaybettikten sonra hayatıma kimse girmedi. Zaten Şafak gibi beni böyle güzel sevecek bir insan bulmak da zor.