Yaygın bir sorun Betz-Hamilton 1990'larda çocuk kimlik hırsızlığının kurbanı oldu ancak suç bugün hala yaygın. Carnegie Mellon CyLab tarafından yapılan çığır açıcı 2011 tarihli bir çalışma, çocukların kimlik hırsızlığına karşı benzersiz bir şekilde savunmasız olduğunu bulguluyor. Üniversitedeki araştırmacılar, 40 binden fazla Amerikalı çocuk üzerinde yaptıkları analizde, çocukların yüzde 10'unun Sosyal Güvenlik numaralarını başka birinin kullandığını buldu. Bu, çocukların kimlik hırsızlığına kurban gitme olasılığının yetişkinlere göre 51 kat daha fazla olduğu anlamına geliyor. Raporun yazarları, çocukların kimliklerinin ev ve araba satın almak, kredi kartı hesabı açmak ve iş bulmak için kullanıldığını ve analizlerinde keşfettikleri en genç kurbanın sadece beş aylık olduğunu söylüyor. Bu arada, Javelin Strategy tarafından yapılan 2021 tarihli bir çalışma, ABD’li her 50 çocuktan birinin her yıl kimlik hırsızlığına kurban gittiğini bulguluyor; kurbanların yüzde 73'ü ise şahsen tanıdıkları biri tarafından hedef alınıyor. Dijital güvenlik firması Aura'nın CEO'su ve kurucusu Hari Ravichandran, çocuk kimlik hırsızlığı vakalarındaki failin sıklıkla kurbanla akraba olduğunu söylüyor. Ravichandran, “Çoğu zaman, ciddi bir ekonomik kriz veya bağımlılık sorunları gibi bir şeyle karşı karşıya olan, zor durumda olan aileleri içeriyor. Çocuklar doğduğunda, genellikle 17 veya 18 yaşına gelene kadar asla kullanılmayan bir sosyal güvenlik numarası alıyor, bu nedenle temiz bir sosyal güvenlik numarasının mevcut olduğu geniş bir zaman aralığı mevcut oluyor” diyor.
 
Gerçekten annem mi?” Betz-Hamilton, annesi 2013'te vefat ettikten sonra, onu maddi sıkıntıya sokan dolandırıcılığın arkasında kimin olduğunu sonunda anladı. Annesinin ölümünden birkaç hafta sonra, babasından hayatını değiştiren bir telefon aldı. Betz-Hamilton, “Annemin eski eşyalarını karıştırıyordu ve benim adıma bir kredi kartı ekstresi çıkardı. Bana saldırmaya hazırdı; 2001'de limitini aşan bir kredi kartı kullandığım için bana bağırıyordu” diyor. Konuşma ilerledikçe, Betz-Hamilton söz konusu kredi kartının, onun adına hileli bir şekilde alınmış borçlardan biri olduğunu fark etti. Annesinin dosyaları arasında yapılan diğer keşifler, annesinin tüm bunların faili olduğunu kanıtladı ve yalnızca kızının kimlik hırsızlığından değil, Betz-Hamilton'ın babası ve büyükbabası adına işlenen dolandırıcılıktan da suçlu olduğunu ortaya çıkardı. Betz-Hamilton, “O keşif anı, iki uç duyguyu deneyimlemek gibiydi. 20 yıldır kimlik hırsızlığıyla yaşayan ve kimin sorumlu olduğunu bilmeyen biri olarak, ‘Sonunda kimin yaptığını bulduk ve artık böyle yaşamak zorunda değiliz’ gibiydi ama sonra şuna döndü: Gerçekten mi, annem mi?” şeklinde konuşuyor.
 
Kredi notu ve zorluklar Annesinin yaptığı dolandırıcılık, Betz-Hamilton'ın kredi notunu, kendisi için herhangi bir kredi oluşturma şansı bile olmadan 380 seviyesine düşürdü. ABD'de, en yaygın kullanılan kredi puanları olan FICO Puanları 300 ile 850 arasında oluyor ve 700 veya üzeri bir derecelendirme genellikle borç verenler tarafından ‘iyi’ olarak kabul ediliyor. Experian'a göre, ortalama bir Amerikalı geçen yıl 714'lük bir FICO Puanına sahipti. Kredi puanları, borç verenler tarafından birinin kendilerine geri ödeme yapıp yapmayacağını belirlemek için kullanılıyor ve bu nedenle kredi ve kredi kartı gibi borçlar söz konusu olduğunda son derece önemli oluyor. Hatta ev sahipleri bazen potansiyel kiracıların bir daire kiralamayı kabul etmeden önce kredi puanlarını görmek istiyor ve düşük bir derecelendirmeye sahip olmak, yani 600'ün altında bir puanda olmak, potansiyel kiracılar için işleri zorlaştırabiliyor. Betz-Hamilton'ın hasarlı kredi raporu, onu 2001'de ABD'deki tüm kredi puanlarının ikinci yüzdelik dilimine soktu. Durumu düzeltmek için çok zaman ve para harcadığını söyleyen Betz-Hamilton, “Fazla faiz oranına sahip bir alt düzey kredi kuruluşundan kredi kartı alarak başladım... 300 dolar limiti vardı. Beş yıllık kullanılmış bir araba için aldığım ilk araba kredisi yüzde 18,23 yıllık faiz oranına sahipti; bu, kullanılmış bir arabayı kredi kartına koymak gibi bir şeydi” diyor. Annesi vefat ettiğinde, Betz-Hamilton'ın kredi raporu sahte girişlerden temizlenmişti. Ancak Betz-Hamilton, annesinin kimlik hırsızlığının mali açıdan ne kadar zararlı olduğunun ‘kesinlikle' farkında olduğunu ifade ediyor. Betz-Hamilton, “Ona bunun ne kadar kötü olduğunu söyleyen bendim. Finansal hizmetlerde çalıştığı için yardım için aradığım ilk kişi oydu. Ailenin finansal uzmanıydı” diyor.
 
Suçun ardındaki motivasyon Washington, D.C. merkezli hukuk firması Cohen & Cohen'in kurucusu ve yönetici ortağı Wayne R. Cohen, suçun arkasındaki başlıca motivasyonun bir ebeveynin kötü kredi notuna sahip olması ve borç tabanlı bir satın alma işlemi yapamaması olduğunu söylüyor. Cohen, “Çoğu eyalette bu bir suçtur; dolandırıcılık, kimlik hırsızlığı ve fonların kötüye kullanılması, bir savcının getirebileceği olası suçlamalardır” diyor. Betz-Hamilton'ın annesini suç işlemeye neyin motive ettiğine bilmiyor çünkü onunla yüzleşme şansı hiç olmadı. Ancak annesini tanıyan kişilerle yaptığı görüşmeler ve kendi düşünceleri sayesinde birkaç fikri olduğunu söylüyor. Betz-Hamilton, “Büyükannem anneme çok benziyordu, çünkü takıntılı bir şekilde para harcıyordu. Bu harcama en güzel şeylere sahip olma ve sahip olduğunuz kıyafetlere ve kullandığınız arabaya göre servetiniz hakkındaki algılarıyla diğer insanları etkileme ihtiyacına dayanıyordu” diyor.
 
İkilem Bu pozisyondaki kişiler benzersiz bir ikilemle karşı karşıya kalıyor: Ebeveynlerini suç işledikleri için ihbar etmek veya ebeveynlerinin hileli harcamalarından sorumlu tutulmak. 2021 tarihli bir makalede, CyberScout kurucusu ve kimlik hırsızlığı uzmanı Adam Levin, aile içi dolandırıcılığı ‘sinsi’ bir suç olarak nitelendiriyor ve bunun ‘hiçbir zorlukla karşılaşmadan’ gerçekleştirilebilecek bir suç olduğunu söylüyor. Levin, “Ne kadar zor olursa olsun, kurbanlar suça, sanki bir yabancı tarafından işlenmiş gibi tepki vermeli. Kredi kartınıza 90 günlük bir dolandırıcılık uyarısı koyun, hemen bir polis raporu tutun ve tüm hileli hesaplara ve ücretlere itiraz edin. Üç kredi raporlama kuruluşundaki kredinizi dondurun” diye tavsiyede bulunuyor. Dijital güvenlik firması Aura'dan Ravichandran ise yetkililerin çocuk kimlik hırsızlığını önlemek için daha fazla şey yapması gerektiğini savunuyor. Ravichandran, “Benim için hiçbir zaman net olmayan şey, birinin kredi kartının varsayılan olarak açık olması ve sonra onu kapatmanız, dondurmanız veya kilitlemeniz gerektiği. Bana göre, bunun tam tersi olması gerekiyor. Ve bu, düzenleyicilerin ve hükümetin müdahale edebileceği bir şey, yani herkesin kredi kartını ve kişisel bilgilerini varsayılan olarak kilitlemek” şeklinde konuşuyor.