Günümüzde beslenme alışkanlıklarının sadece bireylerin sağlığını değil, aynı zamanda dünyanın ve gelecek nesillerin sağlığını da etkilediğini belirten Acıbadem Eskişehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hande Soydemir, sürdürülebilir bir diyetin, hem bireysel sağlı iyileştirmeyi hem de insanların çevresel etkisini azaltarak dünyayı korumayı amaçlayan bir yaklaşım olduğunu söyledi. Bu yaklaşımın dengeli ve çeşitli bir beslenme biçimiyle birlikte yiyeceklerin kaynaklarını, üretim süreçlerini ve tüketim alışkanlıklarını dikkate aldığını vurgulayan Diyetisyen Soydemir, sürdürülebilir diyetlerin Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından ekonomik olarak erişilebilir, kültürel açıdan kabul edilebilir, beslenme rehberlerine uygun ve çevresel etkisi düşük olan diyetler olarak tanımlandığını belirtti.

Geleneksel Akdeniz diyetinin, yerel gıda üretimi, biyolojik çeşitlilik, kültür ve sürdürülebilirlik ile güçlü bir şekilde birbirine bağlı olduğuna değinen Soydemir, Akdeniz diyet modelinin, yüksek oranda bitkisel kaynaklı besinlerden oluşması nedeniyle düşük ekolojik, karbon ve su ayak izine sahip olduğunu ifade etti. Akdeniz diyetinin çevreye olan olumlu etkisini arttırmak için, hayvansal kaynaklı besinler, bitkisel kaynaklı besinlere kıyasla daha kısıtlı tüketilmesi gerektiğini dile getiren Hande Soydemir, “İşlenmiş etler, şeker, tatlılar, hamur işleri tüketilmemeli veya çok az sıklıkta tüketilmelidir. Yerel, mevsimlik, taze ve az işlenmiş besinler tercih edilmeli, ana öğünler için ise üç önemli besin grubu yani sebze, meyve ve tahıllar mutlaka yer almalıdır. Yemeklerde zeytinyağı tercih edilmeli, meyve ve sebze tüketiminde çeşitlilik sağlanmalıdır. Akdeniz diyetinde haftada en az 2kere olmak üzere balık tüketimi yer almalıdır. Fakat balığın ne yediği veya hangi ortamda nasıl beslendiği önemli bir etkendir. Yakalanan ve yetiştirilen balıkların çevresel etkinliğinde önemli farklılıklar olabileceği için balıklar bilinçli tüketilmelidir” diye konuştu.

Diyetisyen Hande Soydemir, Akdeniz diyetinin sebze ve meyvelerden, tam tahıl tanelerinden, zeytinyağı ve balık açısından zengin bir beslenme modeli olduğunun altını çizerek C ve E vitamini, beta karoten gibi antioksidan vitaminlerden ve antioksidan etkinlik gösteren polifenolik bileşiklerden, posadan ve tekli doymamış yağ asitlerinden zengin olduğunu anlattı. Bu özellikleriyle Akdeniz diyetinin örnek bir sürdürülebilir beslenme modeli olmasının yanı sıra kalp damar hastalıkları, tip 2 diyabet, kanser, obezite, romatoid artrit gibi diyetle ilişkili kronik hastalık riskini azaltıcı ve yaşam süresini uzatıcı potansiyel bir etkiye sahip olduğunu da sözlerine ekleyen Diyetisyen Soydemir, sürdürülebilir ve sağlıklı Akdeniz diyetinin, bir diyetin ötesinde kişisel sağlığı iyileştirirken dünyanın sağlığını da koruduğuna dikkat çekti.

 

KAYNAK:yeniakit.com