1967’de ilk yayımlandığında 20. yüzyılın “kolektif bilinçaltı”nı ortaya koyduğu öne sürülen ve ismini Max Ernst’ün gerçeküstü tablosundan alan Yağmurdan Sonra Avrupa, isimsiz bir anlatıcının gözünden okuru belirsiz olduğu kadar yıkıcı etki
Alan Burns’ün tüm dünyada tanınmasını sağlayan eser, savaş sonrası hem coğrafi hem de ahlaki açıdan çarpıklaşmış, biçimsizleşmiş Avrupa topraklarında geçiyor. İlk bakışta İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa betimleniyormuş gibi görünse de aslında bitmek bilmeyen bir işgalin, sona ermemiş bir savaşın, bir türlü tam anlamıyla başlamayan bir yeniden inşa sürecinin karmaşasını anlatan Burns, insanın yalnızca yıkımı kabullenmeye çalışmakla kalmayıp ruhunun dayanma gücüyle zulme karşı geldiğini de gösteriyor.
“Deneysel edebiyata ilgi duyan herkes Yağmurdan Sonra Avrupa’yı okumalı. Eşsiz bir kitap.”