KTSM iş birliğinde Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi ve Ankara Galeri Nev ortak çalışmasıyla gerçekleşen “Bir Denizkestanesinin Anıları-Melike Abasıyanık Kurtiç” sergisi, Erimtan Müzesi’nde sanatseverlerle buluştu.
Kale Tasarım ve Sanat Merkezi (KTSM), ‘İyi Bak Dünyana’ hareketiyle kadın sanatçıların seramik dünyasındaki değerli katkılarına vurgu yapmaya ve onların varlığını güçlendirmeye devam ediyor. KTSM iş birliğinde Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi ve Ankara Galeri Nev ortak çalışmasıyla Deniz Artun küratörlüğünde gerçekleşen “Bir Denizkestanesinin Anıları-Melike Abasıyanık Kurtiç” sergisi, 19 Nisan’da Ankara’daki Erimtan Müzesi’nde ziyarete açıldı. Çağdaş Türk seramik sanatının önemli isimlerinden Kurtiç’in kapsamlı bir retrospektifine ev sahipliği yapmaya hazırlanan sergi, 1 Eylül’e kadar sürecek.
Sergi, Abasıyanık sanatının omuriliğini oluşturan tohum seramikleri, denizkestaneleri, yosun perdeleri, pirinç kağıtları ve gel-git fotoğraflarını ayrı ayrı, tüm özgün ve karmaşık doğaları içinde sergiliyor. Aynı zamanda sergi, bu birbirinden farklı üretimler arasındaki olağanüstü tutarlılığın, sonsuz ve girift tüm ilişkilerin hissedilebilmesini de amaçlıyor.
“Bir Denizkestanesinin Anıları” sayesinde izleyenlerin Melike Abasıyanık Kurtiç’in son derece kişisel hazinelerine tanıklık edebileceğini söyleyen küratör Deniz Artun, sergiyle ilgili şunları belirtti: “Yaşarken üretimini çok az paylaşmış olmasına rağmen, hakkında çokça yazılmış, özellikle de pek çok söyleşi gerçekleştirmiş sanatçı, ilk bakışta genellikle bir formu, bir kabuğu ya da uzayın ta kendisini ‘açan’ birisi izlenimi veriyor. ‘Bir Denizkestanesinin Anıları’, Melike Abasıyanık Kurtiç’i “kapatan” bir sanatçı olarak sunuyor, sergide kabuk kabuklanıyor, yosun yosunlanıyor, taş taşlaşıyor. Dolayısıyla, bir yandan, el yordamı desenler, karalanmış çalışma notları, kırılmış deniz kestaneleri ve henüz yaş deniz yosunlarına yer veren sergi, bir yandan sanatçının atölyesinde kurduğu, bir doğa bilimci laboratuvarının kapılarını açıyor ve araştırmasının katmanlarına tanıklık edilmesine vesile oluyor. Diğer yandan aynı malzemeler, eserlere son derece kişisel ve mahrem bir hazine olarak da eşlik ediyor ve izleyenleri aynı atölyede yaşayan filozofun ya da şairin karanlıklarında da dolaştırıyor”.