Yeni Şafak yazarı Ali Saydam, AK Parti'nin 31. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın yerel seçim sonuçları ve parti çalışmaları açısından önemini vurguladı. Parti organlarının ve üyelerinin bu toplantıda hazır bulunduğunu belirten Saydam, "AK Parti tarihinin en önemli çalışması başlıyor" dedi. İşte Saydam'ın yazısının ilgili bölümü:

"İki gün sürecek 31. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda yerel seçim sonuçları ve parti çalışmaları değerlendirilecek; ekonomi, enerji, tarım, adalet, güvenlik ve dış politika konuları görüşülecekmiş.

Toplantıda Parti’nin tüm organları, üyeleriyle hazır bulunacaklarmış… TBMM grubu, Kabine üyesi Bakanlar ve Bakan Yardımcıları, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK), Merkez Disiplin Kurulu, Genel Merkez Parti İçi Demokrasi Hakem Kurulu, Siyasi Erdem ve Etik Kurulu ve kurucular kurulu üyeleri ile Genel Merkez Kadın ve Gençlik Kolları MKYK üyeleri, birim başkan yardımcıları katılacaklarmış.

Kızılcahamam’da düzenlenecek kampta 31 Mart seçimleri dâhil pek çok konuyla ilgili sunumlar yapılacakmış. Sunum sayısı o kadar fazla ki tartışmalar için bir kamp daha düzenlenmesi gerekebilir.

Peki bu kamp neden ‘çok önemli’?..

1. 31 Mart seçim sonuçlarına göre AK Parti, tarihinde ilk defa ikinci parti konumuna düştü.

2. 2028 seçimlerinde yeniden iktidar olunması hedefleniyorsa; bu hedefe şu sıra bazılarının ifade ettiği gibi 2-3 bakan değiştirerek ulaşılamayacağı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın pek çok konuşmasının satır aralarına yerleştirdiği görüşler doğrultusunda ayan beyan ortaya çıkmıştır.

3. Bilindiği üzere iletişimin temeli ‘ikna’dır. İkna ise iki sütun üzerine inşa edilir; ‘vaat’ ve ‘güven’… AK Parti’nin, 2002’deki ve yüksek oy oranlarına ulaştığı diğer seçimlerdeki vaatleri, ağırlıklı olarak üst yapıya, maddiden çok manevi konulara odaklıydı. AK Parti’nin ruhunu ve fıtratını oluşturan duruşu, onu iktidara taşıdı. Yol, köprü, tünel gibi altyapı vaatleri değil… Onlar, fabrika çıkışı (default), olmazsa olmazlardı… “AK Parti’nin kuruluş ayarları” denildiğinde anlaşılan, en azından benim anladığım tam da buydu. Kampta umarız bu doğrultuda önemli adımlar atılır.

4. Bütün siyasi sorumluluğun ve siyaset pratiğinin tek kişinin, Sayın Cumhurbaşkanı’nın sırtına bırakıldığı bir dönemden geçtik. Bakanlar, kendi alanlarında uzman teknokratlar olarak görev yapıp, siyasi mücadelenin bilerek ya da bilmeyerek dışında kaldılar. Oysa iktidarın güvenceye alınmasının yolu; siyasi iletişimin liderin çevresinde ve ancak topyekûn sorumlulukla, katılımla yönetilmesinden geçer. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin uygulamada bu ilke doğrultusunda yeniden tasarlanması da inşallah kampta tartışılır."