AK Parti MKYK toplantısı sonrası AK Parti sözcüsü Ömer Çelik açıklamalara değindi. Açıklamalarında dün Ankara Keçiören'de sağlık çalışanlarına yönelik yapılan saldırı hakkında konuşan Çelik, saldırıyı kınadığını belirterek,"Tüm dünyaya örnek olacak bir fedakârlık ve vatanseverlik içinde çalışan sağlık çalışanlarımıza göz bebeği gibi davranmamız gerekir. İnsanların acıları olabilir, üzüntüleri olabilir, ama unutmasınlar ki, sağlık çalışanlarımız o acıları dindirmek için çalışıyorlar." ifadelerini kullandı. Ayrıca Çelik, AK Parti olarak bu saldırının adli sürecinin de takipçisi olacaklarını vurguladı.

İL KONGRELERİ EKİM'DEN İTİBAREN BAŞLIYOR

Çelik, ilçe kongrelerinin devam ettiğini, Ekim'den itibaren ise il kongrelerini gerçekleştirmeye başlayacaklarını belirtti. Sözlerinde AK Parti'nin kitlesine de değinen Çelik, AK Parti üye sayısının, AK Parti'nin arkasından gelen partinin oy sayısına eşit olduğunu söyledi.

EĞİTİMLE İLGİLİ TEDBİRLER 

Ömer Çelik, eğitimle ilgili şu açıklamalara değindi:

Yüzyüze eğitim kademeli olarak başladı. Ana okullar ve 1. sınıflar için yüzyüze eğitim sözkonusu. Öğrenci kardeşlerimize, öğretmenlerimize, velilerimize sağlıklı bir dönem diliyoruz. Eğitimle ilgili bir çok tedbir alındı. Sağlık Bakanlığımız ve Milli Eğitim Bakanlığımız çeşitli denetim mekanizmaları kurdular.

17 milyon öğrenci uzaktan eğitim alacak

Gönül isterdi ki 18 milyon öğrencimiz bu şekilde yapabilsin. 17 milyon öğrencimiz evlerinde devam edecek. 3800 denetmen okullarda Kovid'le ilgili tedbirlere uyulup, uyulmadığını denetleyecekler. Ayrıca okulla irtibatlı olan her kişinin HES kayıtları bulunacak. Risk durumunda anında müdahale edilecek. Bu dinamik bir süreç, dört hafta sonra ne olur, kestirmek güç.

EVLAT NÖBETİNDE 3. YIL DOLUYOR

Diyarbakır'da evlatları dağa kaçırılan ailelerin nöbetinde 3. yılın dolmak üzere olduğunu söyleyen Çelik, oradaki annelere saygı ve hürmetlerini göndererek her daim yanlarında olduklarını duyurdu. Çelik, "Bu vicdan nöbeti ortaya çıkarken, Türkiye'deki en küçük olumsuzluğu manşet yapan uluslararası medya kuruluşlarının bu vicdan nöbetini görmemesinin altını çiziyoruz." dedi.

BM yetkililerine uyarı

Ömer Çelik'in BM yetkililerine uyarısında; "Bu vesileyle son derece yanlış bulduğumuz bir temas sözkonusu oldu. BM Çocuklar ve Silahlı Çatışma Özel Temsilcisi, terör örgütü PYD/PKK'nın kamuflajı olan SDG örgütünün yöneticileri ile video ile görüştü. Bunu şiddetle kınıyoruz. BM yetkililerini bu konuda uyarıyoruz. Tam da çocukları istismar eden, cinsel istismardan tutun da onları çocuk savaşçısı yapmaya kalkanlarla BM'nin görüşmesi bunu meşrulaştırmaktan başka bir anlama gelmez. Bu tutumu BM'nin terörle mücadele konusundaki ilkelerin açık ihlalidir." ifadeleri yer aldı.

DOĞU AKDENİZ AÇIKLAMALARI

Çelik'in Doğu Akdeniz'e değin açıklamalarından satır başları;

Doğu Akdeniz'deki gelişmeler sıcaklığını koruyor. Bugün de sayın cumhurbaşkanımızın sayın Merkel ve Michel'le görüşmesi oldu. Türkiye bir diplomasi devletidir, bir müzakere devletidir. Uzun tarihimiz aynı zamanda diplomasi konusundaki deneyimimizin açık göstergesidir. Kazan kazan esasında bir sonuca varmak isteyen, hakkaniyet ve hukuk temelinde yürümek isteyen için Türkiye'den daha iyi muhatap ve ortak yoktur.

14 yıl sürmüş, 60 kez yapılmış istikşafi görüşmeler Çipras ve Miçotakis döneminde yapılmadı. Diplomatik mekanizmalara yanaşmayan taraf her zaman Yunanistan olmuştur. Oruç Reis gemisinin bakım ve tamir işleri için kısa bir ara vermesi diplomasi isteyenler için bir fırsattır. Meseleyi devlet aklıyla çözmek için bir irade sözkonusuysa Türkiye devlet adamlığı yaklaşma konusunda her zaman hazırlıklıdır ve desteklemektedir. Ama karşımızda ne zaman müzakere sözkonusu olduysa Yunanistan birtakım korsan anlaşmalarla sabote etti.

Kimsenin kabul etmediği bir harita

Oruç Reis bakım için limana çekildikten sonra habire sahada herhangi bir sonuç alamayanların sesleri diplomasi konusunda yüksek çıkınca, samimi diplomasi isteyenlere seslendik. Yapılan şey Türkiye kendi mavi vatanında Türkiye Cumhuriyeti'nin haklarını ve KKTC'nin kendi bölgesindeki haklarını korumaktadır. Maksimalist bir şekilde kimsenin kabul etmediği haritayla birtakım projelerin peşinde koşuyor Yunanistan.

Türkiye tehdit ve şantajdan vazgeçsin deniyor, Türkiye kime şantaj yapmış? Meis adasında provokasyon yapanlar onlar. Bölge ülkelerinin barış ve refahından kendisini sorumlu hisseden bir ülke olarak Türkiye büyük bir olgunlukla bu savaşı yürüttü.

Milli menfaatlerin korunması konusunda muhalefetin de duyarlı olması gerekir. Biz birileri sahada bize karşı fiili durum oluşturmaya çalışıp da karşımıza bir ittifak kurmaya çalıştıkları zaman sahada asla taviz vermeyeceğimizi söylediğimizde CHP'li arkadaşlarımız 'Türkiye'yi yalnızlaştırdınız' diyorlar. Daha sonra Oruç Reis'in bakım için fırsat bilin diyoruz, karşı tarafa sesleniyoruz. Bu sefer de arkadaşlarımız sırf muhalefet yapmak adına 'taviz vermeyin' diyor.

Yunanistan başta olmak üzere bize karşı koz olarak kullanılıyor

Sahadaki hareketinizi hamle, diplomasi alanındaki girişimlerinizi taviz olarak gören bir yapı varsa bu dış politikanın temel esaslarını bilmiyor demektir. Türkiye'nin dış politikasına uymayan bu yaklaşımlar en çok Yunan tarafından ve hasımlarımız tarafından bize karşı koz olarak kullanılmaya çalışıyor. Büyük bir devlet tecrübesiyle bölge barışından sorumlu akil bir devlet olarak, akıllı bir güçle bunu yönetmeye hazırız.

Diplomasi isteyenler için Türkiye'nin diplomasi kapasitesi kazan kazan zeminidir. Ama bunun yerine diplomasi istemeyip sahada fiili durumda gasp etmeye çalışanlarına karşı TSK'nın Türkiye Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerini koruma konusundaki kararlılığı asla test edilemez. Bugün devlet adamlarının üzerine düşen çatışmalardan kaçınmaktır. Lozan Anlaşması'yla silahsızlandırılmış adaları silahlandırmak değildir. Mavi vatanımızda hareket eden gemileri taciz etmek, tedirgin etmek devlet adamı değildir, şımarıklıktır.

Cumhurbaşkanına hakaret içeren manşetler

Türk milletinin ve devletinin temsilcisi olan sayın Cumhurbaşkanımıza o iğrenç manşetleri atmak o devlet adamları ve halk için utanç vesilesidir. Türkiye'nin devlet aklı bütün bu sorunları kapasiteye sahiptir. Sahada çatışmaya girmek herkesin yapabileceği işler. Diplomatik geleneğe sahip devletler bütün bunlardan kaçınarak sorunu çözerler.

Sahada ise hak ve menfaatlerimizi gasp etmek isteyenlere bunu denemelerini asla önermeyiz. Bunun sorumlusu biz olmayız. Biz müzakere ve diplomasi devletiyiz, köklü bir devletiz, bu sorumluluk içerisinde hareket ediyoruz.