SAĞLIK
18 Mart 2024, Pazartesi, 07:14

Liv Hospital Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Ecder: “Gerek ülkemizde, gerekse de dünyadaki birçok ülkede günlük alınan tuz miktarı çok yüksektir. Toplum sağlığı açısından tuzdan fakir beslenmenin büyük önemi vardır. Bu bilinç, çocukluk yaşlarından itibaren başlamalıdır. Tuz ile mücadele halk sağlığının korunması için temel hedeflerimizden biri olmalıdır.” diyerek tuzun insan sağlığı üzerine olan etkilerini anlattı.

Tuz” veya “sofra tuzu” dendiğinde sodyum klorür anlaşılmaktadır. Sodyum, tüm canlıların yaşamlarındaki temel maddelerden biridir. Yaşamın devamı vücutta yeterli ve dengeli miktarda sodyum ve suyun varlığı ile mümkündür. Sodyum, bu yönü ile hayati önemi olan bir maddedir. Buna karşılık, sağlıklı bir insanın günlük sodyum ihtiyacını karşılamak için ek bir tuz alımına gerek yoktur.

Gıdalarla günlük sodyum ihtiyacı rahatlıkla sağlanabilir
Yiyeceklere değişik miktarlarda tuz katılması, bir ihtiyaç sonucunda değil, sadece damak zevki nedeniyledir. Fakat yiyeceklere ve içeceklere katılan tuzun insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilerinin olduğu çok sayıda bilimsel çalışmada gösterilmiştir. 

Kan basıncı yüksekliği olanlarda, şeker hastalarında, kalp yetersizliği olanlarda, kronik böbrek yetersizliği olan hastalarda fazla tuz alımının olumsuz etkileri bilinmektedir.

Sağlıklı bireylerin de fazla tuzlu beslenmesinin kalp ve damar sistemi üzerine olumsuz etkilerinin olduğu birçok araştırmada bildirilmiştir. Yapılan çalışmalarda günlük tuz alımının 6 gramın altında tutulmasının kalp ve damar hastalıklarından korunmada büyük öneminin olduğu görülmüştür. 

Gerek ülkemizde, gerekse de dünyadaki birçok ülkede günlük alınan tuz miktarı çok yüksektir. Toplum sağlığı açısından tuzdan fakir beslenmenin büyük önemi vardır. Bu bilinç, çocukluk yaşlarından itibaren başlamalıdır. Tuz ile mücadele halk sağlığının korunması için temel hedeflerimizden biri olmalıdır.        

Sağlıklı tuz tüketimi nasıl olmalıdır?

Gıdalara hiç tuz eklemesek bile günlük ihtiyacımız olan tuzu (sodyumu) normal besinlerden almamız mümkündür. Bu nedenle ek tuz kullanmamıza gerek yoktur. Gıdalara hiç tuz eklemeden ve tuzdan zengin besinleri (turşu, salamura ve konserve ürünler, şarküteri besinler gibi) hiç tüketmeden günde 6 gramın altına ancak ulaşılabilmektedir. Bu nedenle olabildiğince tuzdan ve tuzlu besinlerden uzak durmak hedeflenmelidir. Bol tuzlu beslenenlerin tuzdan fakir beslenmeye geçişi ilk haftalarda damak zevki açısından sorun oluştursa da, 4-6 haftalık bir sürede çoğunlukla tuzsuz diyete alışılmaktadır.  

Tuzsuz diyetle beslenmenin insan sağlığına zararlı etkileri olabilir mi?

Tuzsuz diyet yapan bazı hastalarda kan tuz konsantrasyonda azalma (hiponatremi) ile karşılaşılmaktadır. Bunun nedeni, tuzdan fakir beslenmeden ziyade, çoğu kez beraberinde bazı diüretiklerin (idrar söktürücülerin) kullanılması ve aşırı sıvı alınmasıdır. Sağlıklı kişilerin tuzdan fakir beslenmesi ile kan tuz düzeyinde düşüş ya da başka bir sorun beklenmez.   

 

Tuz tüketimini azaltmak için nelere dikkat edilmelidir?

Sofrada yemeklere eklenen tuzun dışında, yediğimiz pek çok ürün fazlasıyla tuz içermektedir. Yemeklere tuz eklemesek bile bu ürünlerden günlük ihtiyacımızın çok üzerinde tuz alma riski vardır. Bu konuda toplumdaki bilinci artırmaya çalışmalıyız ve satın aldığımız ürünlerin tuz içeriklerine bakmayı alışkanlık haline getirmeliyiz.  

 

Sağlığa etki açısından tuz çeşitleri arasında bir fark var mıdır?

Doğadaki çeşitli tuz kaynaklarından elde edilen tuzun rafine edilmesi sonucunda sodyum klorür dışındaki diğer elementler uzaklaştırılmakta ve sodyum klorür elde edilmektedir. Bunun yanında son yıllarda giderek artan sayıda “doğal tuz” adı altında çeşitli tuz ürünleri (kaya tuzu, Himalaya tuzu, deniz tuzu, okyanus tuzu gibi) ile karşılaşmaktayız. Bu ürünler rafine edilmeden yani doğadan elde edilmiş hali ile pazarlandığı için çok sayıda başka elementleri de içerebilmektedir. Fakat yine de içeriğinin büyük bölümünü sodyum klorür oluşturduğu için rafine tuzlardakine benzer şekilde sodyum almanın sakıncalarını beraberinde taşımaktadır. Bu tuzların içindeki diğer minerallerin varlığından dolayı, bu tuzların “yararlı” olduğunu düşünmek yanlıştır. Çünkü bu mineraller zaten diğer gıdalar ile yeterli düzeyde alınmaktadır. Bu mineralleri alma amacı ile bu tuzları tüketmek, beraberinde sodyum alınmasının sakıncalarını da getirecektir.

Her doğal tuz ürününün güvenli olmadığı bilinmelidir!
Yapılan bazı önemli bilimsel çalışmalarda bazı doğal tuz ürünlerinin bakır, kurşun, nikel, cıva, arsenik ve uranyum gibi vücut için toksik olabilecek bazı elementleri içerdiğini göstermiştir. Ayrıca bazı deniz tuzu ve okyanus tuzu ürünlerinde doğaya karışmış olan plastik maddeler gösterilmiştir. Bu nedenle her doğal tuz ürününün güvenli olmadığı da bilinmelidir.  


Suni tuzlara dikkat!
Tuzsuz diyet yapmada zorlananlar için “suni tuz” adı altında sodyum içeriği azaltılmış ve bunun yerine potasyum ile desteklenmiş tuzlar da piyasada yer almaktadır. Bu tuzların kullanılmasının, kronik böbrek yetersizliği gibi potasyumun kısıtlanması gereken hastalıklarda ciddi sakıncaları olabilir. Bu konuda her hasta hekimine danışmalıdır. Ayrıca bu tuzların “tuz lezzeti” daha az olduğundan, aynı lezzete ulaşabilmek için aşırı tüketilme riski de vardır.         

Tuzun iyotlu veya iyotsuz olarak alınmasının bir önemi var mıdır?

Tuzun iyotlu olarak kullanılması iyot eksikliğinden korunmak açısından yararlıdır. Fakat iyotlu tuz kullanmanın sakıncalı olduğu bazı tiroid hastalıkları vardır. Bu nedenle herkesin mutlaka iyotlu tuz kullanması gerektiği düşüncesi doğru değildir. Tiroid hastaları bu konuda ne yapmaları gerektiğini hekimlerine danışmalıdırlar.