YAŞAM
27 Aralık 2024, Cuma, 07:00

İstanbul, İklim alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, Türkiye’nin 2024 yılında iklim alanında attığı olumlu ve olumsuz adımları değerlendirerek Türkiye’nin “2024 İklim Karnesi”ni hazırladı.

Türkiye’nin güneş ve rüzgâr enerjisi kapasitesini dört katına çıkarma hedefi olumlu bir adım olarak öne çıkarken, bu hedefin ulusal enerji planına hâlâ dâhil edilmemesi endişe yaratıyor.

Karnede olumsuz olarak değerlendirilen konular ise şöyle:

Afşin Elbistan A kömürlü termik santralini genişletme planlarıyla kömürde ısrar edilmesi
2053 Uzun Dönemli İklim Stratejisi’nde fosil yakıtlardan çıkışın yer almaması
Nükleer enerjinin 2050 yılına kadar üç katına çıkarılması taahhüdü
Sivil toplumla birlikte hazırlanmayan İklim Kanunu’nun hâlâ akıbetinin belirsiz olması.

İklim alanında çalışan sivil toplum kuruluşları, Türkiye’nin Afşin-Elbistan A Kömürlü Termik Santrali’ni genişletme planından vazgeçip acilen kömürden çıkış tarihi belirleyerek adil geçiş planları hazırlaması, pahalı ve tehlikeli nükleer enerji bağımlılığını sona erdirmesi ve yenilenebilir enerji potansiyelini doğaya saygılı ve halkın katılımıyla hayata geçirmesi gerektiğini belirtiyor. 

Türkiye’nin İklim Karnesi:

Afşin ve Elbistan bir santrali daha kaldıramaz

Kahramanmaraş’taki Afşin-Elbistan A Kömürlü Termik Santrali’ne yeni bir santral büyüklüğünde iki yeni ünite eklenmesi planlanıyor. Oysa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın kendi emisyon verileri dahi, mevcut termik santralden kaynaklanan kirliliğinin yönetmelik sınırlarının 8 kata kadar aşıldığını gösteriyor. Yörede 40 yıldır kömürün gölgesinde süregelen çevresel ve sağlık sorunları dikkate alındığında bu projeden vazgeçilmesi şart.

2053 planında bile kömürden çıkış yok

Türkiye, Birleşmiş Milletler 29. Taraflar Konferansı’na (COP29) en fazla kişiyle katılım sağlayan üçüncü ülke olmasına rağmen, zirvede açıkladığı “2053 Uzun Dönemli İklim Stratejisi” hayal kırıklığı yarattı. Belgede kömür başta olmak üzere fosil yakıtların tüketiminden vazgeçilmesine dair bir tarih yer almıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın açıkladığı 2024-2028 Stratejik Planı’nda ise kömür ve diğer fosil yakıt arama faaliyetlerinin artarak süreceği belirtiliyor. Türkiye 2053 net sıfır emisyon hedefine, kömürden çıkmadan ulaşamaz.

Nükleer bağımlılığı endişe verici

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, COP29’da 2050’ye kadar nükleer enerji kapasitesini üç katına çıkarma taahhüdünde bulundu. Mersin’de hâlâ inşaat halindeki Akkuyu Nükleer Santrali işletmeye geçtiğinde, santralin sahibi Rus şirkete piyasada megavatsaat başına 7 dolar cent olan elektrik için 12,35 dolar cent ödeme yapılarak kamu kaynakları boşa harcanacak. Atık sorunu çözülmemiş, tehlikeli ve pahalı nükleer enerji, ülkemizi enerjide daha da dışa bağımlı hale getirecek. Nükleer enerjiye harcanacak kamu kaynakları yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, enerji tasarrufu ve iklim değişikliğine uyum gibi yatırımlara ayrılmalı.

Yenilenebilir enerji projeleri doğa ile uyumlu olmalı

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın açıkladığı “Enerji Dönüşümü Yenilenebilir Enerji 2035” yol haritasına göre Türkiye’nin 2035’te yenilenebilir enerjide güneş ve rüzgarın kurulu gücü bugüne göre 4 kat artarak 120 GW’a ulaşacak. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesinde oldukça iddialı bir artışa işaret eden bu hedef 2053 net sıfır hedefine giden yolda da önemli bir dönüm noktası olabilir. Ancak; yol haritası kapsamında izin süreçlerinin de kısaltılması öngörülüyor. Oysa yenilenebilir enerji projeleri, ekosistemlerin bütünlüğü gözetilerek ve halkın katılımıyla planlanmalı. Mevcut düzenlemelerdeki boşluklar enerji projelerinin doğal alanlar üzerindeki baskısının artmasına neden oluyor. Bu nedenle söz konusu projelerin korunan alanların dışında tutulması ve çevresel etkilerinin bağımsız uzmanlarca değerlendirilmesi sağlanmalı. Yöre halkının öncelikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanacak projelerin faydaları halkın geneliyle paylaşılacak şekilde tasarlanmalı. Ayrıca bu hedef ulusal enerji planına eklenmeli.

İklim Kanunu hâlâ rafta duruyor

2024 yılında yürürlüğe girmesi beklenen ve Türkiye’nin yürüteceği iklim politikalarının hukuki zeminini oluşturacak İklim Kanunu taslağı hâlâ Meclis’e gelmedi. 2021 yılından beri gündemde olan taslak hazırlanırken ise iklim alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının görüşü alınmadı. Uzman görüşleriyle hazırlanması gereken bu kanunda, 2030 yılına kadar % 35 mutlak emisyon azaltım hedefi yer almalı, kömürden adil bir çıkış hedeflenmeli. Kanunla, biyolojik çeşitlilik ve doğal ekosistemler korunmalı, uyum mekanizmaları kurulmalı ve politika hedefleri ile uygulamayı takip edecek bağımsız bir bilim kurulu oluşturulmalı.

Acilen adil geçiş planlamasına ihtiyaç var

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın Türkiye için bir adil geçiş stratejine başlayacağını duyurması olumlu bir gelişme. Ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın kömürde ısrar ederek sektördeki çöküşü görmezden gelmesi büyük bir çelişki yaratıyor. Bu yıl Yatağan Kömürlü Termik Santrali ve madenlerinde çalışanların bir kısmı işten çıkarılırken, Çayırhan’da ise özelleştirme nedeniyle işçiler işsiz kalma tehdidiyle karşı karşıya. Bu gelişmeler, adil bir geçiş planı olmadığında işçilerin ne kadar mağdur olabileceğini bir kez daha ortaya koyuyor. İklim kriziyle mücadelede, işçilerin işsiz kalmadığı, mevcut iş gücünün korunduğu ve insana yakışır yeni iş olanaklarının sağlandığı adil geçiş planları kritik bir öneme sahip. Bu nedenle bu planların kapsayıcı ve hak temelli bir yaklaşımla hazırlanması gerekiyor.

Sanayinin karbonsuzlaşması için hedefler yetersiz

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 2024 yılında demir-çelik, alüminyum, çimento ve gübre sektörleri için düşük karbonlu yol haritaları hazırladı. Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi doğrultusunda bu kritik sektörlerin karbon emisyonunu azaltması için orta vadede somut ve iddialı hedefler ne yazık ki bu yol haritalarında yer almıyor.

Aynı zamanda Bakanlık, "Türkiye Endüstriyel Karbonsuzlaştırma Yatırım Platformu" girişimini başlatarak uluslararası kalkınma kuruluşlarından yeşil dönüşüm için finansal kaynaklar sağlamayı hedefledi. Ancak bu finansal desteklerin etkili ve verimli bir şekilde kullanılabilmesi için sanayide kararlı bir dönüşümü mümkün kılacak somut emisyon azaltım hedeflerine ihtiyaç duyuluyor.