Kalın bağırsak (kolon ve rektum) kanserleri hem erkeklerde hem de kadınlarda 3. sıklıkta tanı alan kanser türüdür. Hastalığın yaklaşık %70’i kolonda ortaya çıkmaktadır. Hem sıklığı hem de ölüm oranı kadınlara göre erkeklerde daha yüksektir. Kanser tarama yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla beraber %80’i erken evrede yakalanabildiğinden son yıllarda kolon kanserlerine bağlı ölümlerde bir azalma söz konusu olmuştur.
Birinci ve ikinci evre:
Yeni tanı almış erken evre kolon kanserlerinde (evre 1 ve 2) temel tedavi; tümörün çevre lenf bezleri ile birlikte çıkartılmasıdır. Bu evrede sadece cerrahi tedavi ile birlikte hastaların %90’ında tam şifa sağlanabilmektedir.
Üçüncü evre:
Evre 3 gibi etrafında sarılı olan lenf bezlerine sıçramış olması veya evre 2 olup tümöre ait yüksek riskler taşıyanlarda tekrarlama riski %40-60’lara ulaşmaktadır. Bu durumda ameliyat sonrası koruyucu kemoterapi tedaviler ile sağ kalım %5-15 oranında artmaktadır.
Lenf nodlarına yayılmış olan kolon kanserli hastalarda eskiden 6 ay kemoterapi tedavisi verilmekteydi ancak son çalışmalarda düşük riskli lenf nodları tutulumu olan hastalarda 3 aylık kemoterapi tedavisinin de yeterli olacağı görüldü.
Dördüncü evre:
Hastalığın başka organlara sıçradığı evre 4’de standart tedavi kemoterapidir. Ancak karaciğer ve akciğer gibi sınırlı organ yayılmalarında kemoterapi yanı sıra bu bölgelere yönelik ameliyat ve radyocerrahi gibi yöntemlerde önemli bir yere sahiptir.
Akıllı ilaçlar tedavide önemli gelişmeler sağlıyor
Günümüzde yeni geliştirilmiş olan kemoterapi ilaçları ve hedefe yönelik ajanlar ile kolon kanserli hastaların tedavisinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Moleküler hedefli tedaviler bir diğer deyişle akıllı ilaçlar olarak da bilinen ilaçlar kolon kanseri tedavisinde önemli bir ilerleme kaydetmiştir.
Kombine kemoterapilerin yanında hangi moleküler hedefli tedavilerin ekleyeceğine hem tümördeki RAS ve BRAF durumu hem de hastalığın sağ veya sol kolon yerleşimi karar verir. Bu tedaviler genellikle 4. evre kolon kanserli hastaların ilk iki seçenek tedavilerini oluşturur. Ayrıca mikrosatellit instabilite (MSI) saptanan kanserlerde ilk seçenek olarak bir immünoterapi ajanı verilir ve kemoterapiden iki kat daha etkili olduğu saptanmıştır.
Kişiselleştirilmiş tedaviler uygulanmaya başlandı
Son yıllarda genomik incelemeler sayesinde kanserin genetiği çözülmeye başlanmış olup her hastanın tümörünün diğerinden farklı olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız ve kişiselleştirilmiş tedaviler uygulanmaya başlandı. KRAS G12C, G12R gibi farklı KRAS mutasyonları, NTRK füzyonu, HER-2 mutasyonları, FGFR, ROS ve ALK füzyonu gibi moleküler değişiklikler sayesinde hedefli tedaviler için seçenekler oluşturmaktadır.
Kanserler ilerleyen süreçlerde genetik değişiklikler göstermektedir. Moleküler bir değişiklik yeni bir tedavi fırsatını yaratabilir. Gelişmiş genetik tanı yöntemleri (likit biyopsiler) sayesinde kandaki tümöre bağlı serbest dolaşan DNA’nın analizi sayesinde farklı hedefli tedaviler için ışık tutabilir.
Kolon kanserinde yeni tedavi yöntemleri
Kolon kanserine yakalanma oranının kadınlara göre erkeklerde daha yüksek olduğunu belirten, Liv Hospital Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Ayhan; “Araştırmalar kolon kanseri tarama yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte %80’i erken evrede yakalanabildiğinden kolon kanserlerine bağlı ölümlerde azalma olduğunu ortaya koyuyor.” diyerek kanserin evrelerini ve yeni tedavi yöntemlerini anlattı.
Kalın bağırsak (kolon ve rektum) kanserleri hem erkeklerde hem de kadınlarda 3. sıklıkta tanı alan kanser türüdür. Hastalığın yaklaşık %70’i kolonda ortaya çıkmaktadır. Hem sıklığı hem de ölüm oranı kadınlara göre erkeklerde daha yüksektir. Kanser tarama yöntemlerinin yaygınlaşmasıyla beraber %80’i erken evrede yakalanabildiğinden son yıllarda kolon kanserlerine bağlı ölümlerde bir azalma söz konusu olmuştur.
Birinci ve ikinci evre:
Yeni tanı almış erken evre kolon kanserlerinde (evre 1 ve 2) temel tedavi; tümörün çevre lenf bezleri ile birlikte çıkartılmasıdır. Bu evrede sadece cerrahi tedavi ile birlikte hastaların %90’ında tam şifa sağlanabilmektedir.
Üçüncü evre:
Evre 3 gibi etrafında sarılı olan lenf bezlerine sıçramış olması veya evre 2 olup tümöre ait yüksek riskler taşıyanlarda tekrarlama riski %40-60’lara ulaşmaktadır. Bu durumda ameliyat sonrası koruyucu kemoterapi tedaviler ile sağ kalım %5-15 oranında artmaktadır.
Lenf nodlarına yayılmış olan kolon kanserli hastalarda eskiden 6 ay kemoterapi tedavisi verilmekteydi ancak son çalışmalarda düşük riskli lenf nodları tutulumu olan hastalarda 3 aylık kemoterapi tedavisinin de yeterli olacağı görüldü.
Dördüncü evre:
Hastalığın başka organlara sıçradığı evre 4’de standart tedavi kemoterapidir. Ancak karaciğer ve akciğer gibi sınırlı organ yayılmalarında kemoterapi yanı sıra bu bölgelere yönelik ameliyat ve radyocerrahi gibi yöntemlerde önemli bir yere sahiptir.
Akıllı ilaçlar tedavide önemli gelişmeler sağlıyor
Günümüzde yeni geliştirilmiş olan kemoterapi ilaçları ve hedefe yönelik ajanlar ile kolon kanserli hastaların tedavisinde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Moleküler hedefli tedaviler bir diğer deyişle akıllı ilaçlar olarak da bilinen ilaçlar kolon kanseri tedavisinde önemli bir ilerleme kaydetmiştir.
Kombine kemoterapilerin yanında hangi moleküler hedefli tedavilerin ekleyeceğine hem tümördeki RAS ve BRAF durumu hem de hastalığın sağ veya sol kolon yerleşimi karar verir. Bu tedaviler genellikle 4. evre kolon kanserli hastaların ilk iki seçenek tedavilerini oluşturur. Ayrıca mikrosatellit instabilite (MSI) saptanan kanserlerde ilk seçenek olarak bir immünoterapi ajanı verilir ve kemoterapiden iki kat daha etkili olduğu saptanmıştır.
Kişiselleştirilmiş tedaviler uygulanmaya başlandı
Son yıllarda genomik incelemeler sayesinde kanserin genetiği çözülmeye başlanmış olup her hastanın tümörünün diğerinden farklı olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız ve kişiselleştirilmiş tedaviler uygulanmaya başlandı. KRAS G12C, G12R gibi farklı KRAS mutasyonları, NTRK füzyonu, HER-2 mutasyonları, FGFR, ROS ve ALK füzyonu gibi moleküler değişiklikler sayesinde hedefli tedaviler için seçenekler oluşturmaktadır.
Kanserler ilerleyen süreçlerde genetik değişiklikler göstermektedir. Moleküler bir değişiklik yeni bir tedavi fırsatını yaratabilir. Gelişmiş genetik tanı yöntemleri (likit biyopsiler) sayesinde kandaki tümöre bağlı serbest dolaşan DNA’nın analizi sayesinde farklı hedefli tedaviler için ışık tutabilir.
SAĞLIK Haberleri
23.11.2024 - 07:49
23.11.2024 - 07:01
23.11.2024 - 07:00
23.11.2024 - 07:00
23.11.2024 - 07:00
23.11.2024 - 07:00
23.11.2024 - 07:00
23.11.2024 - 07:00
22.11.2024 - 07:00
21.11.2024 - 12:34